Geçenlerde doksandörde üçüncü dönem askere gidecek gençler için Çakıllar Belediyesinde düzenlenen şenliğe Çakıllar belediye başkanı dostum Cevdet Üstündağ tarafından davet edildim. Güneşli, yazdan kalma bir Pazar günü öğle sonu davete icap ettik. Şenlik belediye binasının yanındaki park da oldu. Benim için ilklerden biride o gün yaşandı. Para çevirmeyi ilk kez o gün orada gördüm. Park analar, babalar, kardeşler ve yavuklularca hınca hınç dolu idi. Gençlere kınalar yakılmış, omuzlarına Türk Bayrağı aşılı başörtüler asılmıştı. Gençlerin hepsi civan gibi, geleceğimizin teminatı. Kimi denizci İskenderun’a gidecek kimi komando Isparta yada Kayseri hava indirmeye. Gençler o gün gerek kaşık oyunu ve gerekse yaptıkları küçük skeçlerle göz doldurdular. Gelelim para çevirmeye; oyuna davet edilenler ortalık da oynarken seyircilerden biri kalkıyor ve oynayanların oyun halkalarının içine girdikten sonra eline aldığı bir doları oynayanlara gösterdikten sonra müzisyenin oluşturduğu kutuya atıyor. Bu devamlı tekrar ediliyor ve müzisyenin emeğinin karşılığı olacak para toplanıyor. Müzisyenler için para toparlamanın değişik sistemlerini başka yerlerde görmüştüm ama paranın bu şekilde gösterilerek dönüldüğünü ilk kez burada görmüş oldum. Ortalık da dolaşan bir doların hikmetini de daha sonra anladım. Bizim piyasada dolaşan en küçük kağıt paramız beş lira, bir dolar ise iki liraya tekabül ettiğinden daha ucuz olsun diye tercih ediliyor. Doları biten iki lira karşılığında bir doları hemen müzisyenin kutulusundan satın alabiliyor. 1983 yılıydı sanırım, üniversiteye yeni girmiştim. O yıllarda İstanbul’da yaşarken pek merak ettiğim ve ününü çok duyduğum Sulukule’ye gitmek istemiştim. Bu işin mihmandarlığını üstlenen ağabey yanımıza bir liralık kağıt paralardan çokça almamızı tembih etmişti de sebebini Sulukule’ye gidene kadar pek anlamamıştık. Ama o gün bizim otuza yakın kağıt birlik suyunu çekince o gazla büyük banknotları basmaya başlamıştık gençliğin heyecanı ile dansöz kızların göbeklerine.