Çoban Dede 14. Yüzyılda Akşehir’e bağlı Kozağaç Köyü’nde yaşayan adı efsanelere karışmış bir ermiş kişidir. O devirde Çoban Dede adına Kozağaç’ta bir mescit yapılmıştı.

Akşehir’e bağlı Marif (Alanyurt) köyündeki tekkeyi genişletip külliye haline getiren 14.yüzyıl mutasarrıflarından Şeyh Hasan Paşa oğlu Şeyh Hacı İbrahim Sultan Veli, tekkesine gelen misafirleri ve talebelerini ağırlıyordu. Onlara yemek veriyor, yatacak yer sağlıyordu. Bu ve buna benzer giderleri karşılamak için tekkenin pek çok geliri mevcuttu. Şeyh Hacı İbrahim Sultan Veli tekkesi o devrin en zengin tekkelerinden biri idi. Tekkede ihtiyaç duyulan süt ve et ürünlerini karşılamak için manda, inek, koyun ve keçi besleniyordu.

İşte bu tekkenin koyunlarından Kozağaçlı Çoban Dede sorumluydu. Onları Kozağaç ve Marif köyleri meralarında besliyordu. Geceleri taş ve ahşap çitlerle çevrili ağıllarda tutulan koyunlar sabahın ilk ışıklarıyla Çaban Dede ve ailesi tarafından alınıp su yanına götürülürdü. Daha sonra merada sürüler akşama kadar yayılırdı.

Koyunlar sabah ve akşam olmak üzere iki defa sağılabilirdi. Elde edilen sütlerden Marif köyündeki tekkenin ihtiyacı olan  yoğurt, ayran, tereyağı v.b ürünler elde edilirdi. Özellikle sıcak yaz günlerinde tekkede yaşayanlar için soğuk ayran yapılırdı. Ayrıca tekkenin et ihtiyacı için çeşitli zamanlarda koyunlar kesilirdi. Yine Kurban Bayramları’nda şehirden gelenlere kurbanlıklar satılarak tekkeye gelir sağlanırdı.

Koyunlardan başta giyim olmak üzere pek çok alanda kullanılan yün elde edilirdi. Bahçelerde kullanılan koyun gübreleri özellikle o devirde Kozağaç köyünde bol miktarda bulunan üzüm bağlarının kökleşmesini kolaylaştırırdı.

Gerçek adı unutulan ve halk arasında Çoban Dede olarak bilinen bu kişi, Şeyh Hacı İbrahim Sultan Veli tekkesine hizmet eden ve ondan feyzlenen kendi halinde ibadetleri ile meşgul olan nur yüzlü bir Anadolu insanı idi. Akşehir yöresinde bu Çoban Dede ile Şeyh Hacı İbrahim Sultan Veli arasında geçtiği söylenen ilginç bir menkıbe anlatılır.

Kayıtlara göre babası Şeyh Hasan Paşa’nın 1359 yılındaki ölümünden önce (tahminen Ağustos 1336) yılında Şeyh Hacı İbrahim Sultan Veli hacca gitmişti. İşte anlatılan bu menkıbe hac sırasında gerçekleşmişti. Buna göre:

“Hacdayken bir gün Şeyh Hacı İbrahim, mübarek Kâbe-i Şerif etrafında tavaf ettikten sonra aşırı sıcak nedeniyle iyice susamıştı. Bir an içinden: “şimdi Çoban Dede’nin soğuk ayranı olsa da içsem” diye geçirdi. O an karşısında Çoban Dede’yi gördü. Elinde içi ayran dolu bir bakraç vardı. Ayran tasına doldurup Şeyh’ine sundu. Şeyh Hacı İbrahim Sultan Veli kana kana içti. Susaması bitinceye kadar doldurup verdi. Sonra Çoban Dede geldiği gibi gözden kayıp oldu.” şeklinde anlatılır.

Hac dönüşü Şeyh Hacı İbrahim Sultan Veli, Çoban Dede’ye daha fazla değer verdi. Vakfiye kayıtlarında Çoban Dede adına Kozağaç köyünde bir mescit yaptırıldığını görüyoruz. 1483 yılındaki Murat Çelebi Defteri’nde yer alan vakıf kaydında göre; Akşehir Kadısı tarafından verilen izni uyarınca Kozağaç Köyünde Fafai(Koyun Çobanı) Mescidi Vakfı

Kozağaç köyü hududundaki arazi 12 dönüm

Kozağaç köyü hududundaki arazi 10 dönüm

Kozağaç köyü’deki ev 8 dönüm” şeklinde kayıt vardır. Görüldüğü gibi Çoban Dede sahip olduğu ev ve tarlaları mescidine vakfetmişti.

            Çoban Dede ölünce vasiyeti gereği Kozağaç Köyü girişine defnedildi. Üstüne bir türbe yanına da bir çeşme yaptırıldı. Zamanla Fafai (Koyun Çobanı) Mescidi harap oldu. Fakat vefalı Akşehir ve Kozağaç halkı,  Kozağaç köyü’ne “Çoban Dede Camii” yaptırdı.