Dün, sevgili Ahmet Çuhacı dostumun şiirseverler tarafından bilinmesi gerektiğine inanmış olduğum müziklenmiş, ancak pek duyulmamış, yaygınlaşmamış bazı şiirlerini, buradan paylaşacağımı belirtmiştim...

Bunlardan, sevgili Şehabettin Genç tarafından çok güzel bestelenmiş olan ve benim tüm konserlerimde daima büyük bir keyifle seslendirmiş olduğum “Güllü Kız” adlı bu etkileyici şiirini, sevgili Ahmet’in anısına saygı bağlamımda, sizlerle paylaşıyorum...

Sevgili Ahmet, şiirlerinde çoğu zaman yöresine ait çok hoş yerel deyimler, deyişler, kullanırdı. O konuda, Ahmet’ten hiç bilmediğim, duymadığım pek çok yerel deyimler öğrenmişimdir.

70’li yıllarda, sevgili Esin Afşar’la Hodri Meydan Tiyatrosu’nda yalnız ikimizin yer alacağı bir konserimiz vardı. Esin, Ahmet ve Şehabettin’in kayıtlarından dinlemiş olduğu bazı şarkıların içinden “Güllü Kız” adlı türküyü çok beğenmiş ve o türküyü, hem benimle çıkacağı konserde söylemek istediğini, hem de plak yapmayı düşündüğünü söylemiş. Ahmet’le Şehabettin de “Güllü Kız Ünol’un da seçtiği dört-beş şarkımızın içinde yer alıyor ve Ünol, seçmiş olduğu diğer bestemizle birlikte o türküyü de epey zamandır konserlerinde seslendiriyor. Ama siz aranızda görüşüp anlaşırsanız, bizim için bir sorun olmaz” demişler.”

Esin beni aradı ve ortak konserimizde, eğer benim için sorun olmayacaksa “Güllü Kız” adlı şarkıyı kendisinin söylemek istediğini ve fikrini onaylarsam, o şarkıyı tam olarak bilmediğini ve konsere de çok az bir zaman kaldığını göz önünde bulundurarak, mümkünse kendisini “Güllü Kız” adlı türkü üzerinde çalıştırmamı istemişti.

Ben de “Esin, benim için hiç fark etmez, sen de biliyorsun benim repertuarımda o kadar çok şarkı ve türkü var ki, tek başıma iki buçuk saat kadar sahne tutmama rağmen, solo konserlerimde bile, zaman sorunu dolayısıyla, yine de büyük bir çoğunluğunu hiçbir konserimde seslendirebilmem, hiçbir şekilde mümkün olmuyor! Bizim konserde de, sen nasıl istiyorsan öyle yaparız” demiştim…

O zamanlar Levent’te oturduğum evde sevgili Esin’le üç gün boyunca geceli gündüzlü provalar yaparak, türküyü Ahmet ve Şehabettin’in bana bırakmış oldukları bant kaydında olduğu şekliyle çalışmıştık. Esin Şarkıyı öğrendi ve konserde de söyledi.

Aradan epey bir zaman geçti ve bir süre sonra, Esin’in çıkardığı bir albümde “Güllü Kız” adlı türküye de yer verdiğini gördüm.

Ancak, o kaydı dinlerken, Ahmet’in şiirin bazı dizelerinde birtakım değişiklikler yaptığını fark ettim.

“Bu ne dalaşmadır oy, bu ne yan avuç buğdaydır” dizesinin yerini “Bu ne dalaşmadır oy, bu ne uzun türküdür” dizeleri almıştı.

Anasız-babasız, bacısız, evinin erkeği güllü kız!” dizesi de, bendeki ilk haliyle “Tuz vurmuş ayaklarına, ayakları tuz batırığı” şeklindeydi. Ben öyle ezberlemiş olduğum için, konserlerimde o şekliyle söylemeye devam etmiştim. (Evde de zaman zaman aklıma geldikçe, çok sevdiğim “Güllü Kız”ı da, hala ezberimde kalmış o haliyle söylerim…

Gerek şiirlerinle, gerekse onların bestelenmiş halleriyle, bu alemde adın ve anın hep sürecek sevgili Ahmet…

GÜLLÜ KIZ

Kara-kuru, ince-dalan, Akşehir köylüklerinden (*)

güllü kız ne gün görmüş, ne de gün sürmüş!

Daha on üçünde çocuk düşürmüşler karnına,

Harmanda, hayatta, su yolunda!

Bu ne dalaşmadır can, bu ne uzun türküdür…

Bu ne dalaşmadır can, vay güllüm, güllüm!

Nola gülüm eller gibi ne pazar ekmeği yemiştir

ne ufacık ellerine kınalar sürmüştür.

Ve dua etmiştir… bilmeden!

Uyku-tünek yok, durak-dinlenek yok!

Ne dallı-güllü basmalar, eller gibi giymemiş

yememiş yedirmiş, ardında yedi bebe!

Anasız-babasız, bacısız, evinin erkeği güllü kız!

Vay ciğerimin köşesi, belimin direği vay!

Vay güllüm, güllüm!

Öyle çok türkü yazılmış ki gül üzerine…

Güllü’ye bir ağıt bile düzülmemiştir!

 (Ahmet Çuhacı)

(*) İnce-dalan: (T) İnce ve uzun boylu.

Not: "Güllü Kız" da, aynen "Arabacı Salih" gibi, Ahmet'in çevresinde yaşayan, gerçek bir kişiliktir...