Yaklaşan yerel seçimler nedeniyle gündemimizde seçilmişler ve seçilme ihtimali olanlar var. Öte yandan seçilmemiş ama atanmışların yaptıkları ve yapmadıklarını da izlemeye çalışıyoruz.

31 Mart 2019 Yerel Seçimlerinde Belediye Başkanlığı’na aday olacakların belirlenmesinde, yani mevcut durumda aday adayı olacaklarda aranan en önemli özelliğin LİYAKAT olduğu söyleniyor. Liyakat bir göreve layık olmak, işinin ehli olmak demektir. Pekiyi nasıl liyakat sahibi olunur? Mesela çok iyi araç kullanır, motordan da anlar, ufak tefek arızaları kendi başına halleder diye, TIR şoförlüğü yapan bir kardeşimizi Sanayi Bakanı yapamayız. Demek ki, belediye başkanlığı için aranan bu özellik, bürokratlarda da, bakanlarda da önemli. Zaten yeni kabinede Kültür ve Turizm Bakanımız profesyonel bir turizmci. Milli Eğitim Bakanımız, eğitim camiasından gelmiş ve eğitim kurumları olan bir eğitimci. Diğer taraftan, kilosu 38 liradan 300 TIR dolusu etin bedeline 100 bin lira diyen bir bakanımız da var ve kendi ifadesiyle, o ihalede kimsenin boğazından 1 kuruş geçmemiş. Demek ki ihale kanununda yer alan onca şart boşuna.

Aynı bakanımız, Türkiye’nin yakın zamanda tarımda kendi kendine yeten bir ülke olacağını da söylüyor. Güzel de, bir zamanlar tarımda kendi kendine yetebilen sayılı ülkelerden olan Türkiye, 2018 yılında ‘kendi kendine yetebilmeyi hedefleyecek’ duruma nasıl düştü? Arz eksikliği nedeniyle fiyatı artan her ürünün fiyatını ithalatla düşürmek yani üreticiyi ithalatla terbiye etmeye çalışmak, bunun nedenlerinden biri olabilir mi? 2003’den bu yana gıdada, ihracatın yüzde 65’i kadar ithalat yapılmış. Gıda sektörü, ithal ettiği hammaddeyi işleyerek ihraç etmiş. Aynı dönemde tarıma verilen destek yaklaşık 100 milyar Türk Lirası iken, gıda maddeleri ve tarımsal hammaddede toplam ithalat rakamı 200 milyar Amerikan Doları’na yaklaşmış.

Bence partiler, Belediye Başkanlığı aday adayları için koydukları kriterlere, bir yenisini eklemeliler; ‘Dilinin kemiği olması.’ Üç yüz TIR dolusu etin ederine 100 bin lira diyen bir bakanımız olmasına neden şaşırıyoruz ki? Bir başka bakanımız da, ithalatı azaltmak için gereken her şeyin yapıldığını söylerken, biz gazeteciler hala SEKA’nın kağıt üretmesini beklemiyor muyuz?…