Ömrünü büyük Türkiye ideallerine harcayan ve Müslümanların haklarını SAVUNAN ADAM olarak tarihe geçti.

İslam devletlerinin yöneticileriyle doğrudan iyi ilişkiler kurdu.

1997 yılında, Başbakan olarak kurulmasında öncülük ettiği ve “aydınlığa açılan kapı” olarak gördüğü D-8 organizasyonuyla;

Savaş değil, barış

Çatışma değil, diyalog

Çifte standart değil, adalet

Üstünlük değil, eşitlik

Sömürü değil, işbirliği

Baskı ve tahakküm değil, insan hakları, hürriyet ve demokrasi, olarak belirlenen ilkeler doğrultusunda, nüfus ve teknolojik olarak ileri olan 8 İslam devletini bir araya getirdi.

Cumhuriyet tarihinde ilk defa, Refahyol iktidarıyla denk bütçe yapılmış, memur ve emekli yüksek miktarda maaş zammı almış ve esnafın yüzü gülmüştü.

Erbakan'la didişenlerin dertleri, aslında hocanın İslami konulara olan hassasiyetinin abartılı bulunmasından değil, ülke insanının milli uyanışını harekete geçirerek, yerli üretimle halkın refahını artırmasının önüne geçilmek istenmesiydi.

Erbakan her dönemde, Demokrasi ve Cumhuriyet'e bağlı kalarak halkın oyunu önemsemiş ve hayatı boyunca insanlara maddi ve manevi kalkınmanın gerekliliğini anlatmıştı.

Milli Nizam, Milli Selamet, Refah ve Fazilet Partilerinin vahim bir zorlamayla ve sözde irtica gerekçeleriyle kapatılmalarına, beklenen isyan ve başkaldırı yerine “tarihin akışında basit bir olay” diyerek, yine tarihi bir cevapla ortamı yatıştırmıştı. O günlerde parti teşkilatlarının önünde birikerek ''öl de ölelim'' sloganları atan taraftarlarına, Genel Merkez binasından; “Kardeş kardeşe zarar veremez, herkes evine dönsün” demiş ve şahsını değil milletini düşünen lider olduğunu kanıtlamıştı.

Peygamber efendimizin Kur'an’a uygun, örnek yaşantısının yanında, devlet başkanı ve siyaset adamı oluşunu, millete ve ümmete ezberletmişti.

Erbakan Hoca; muhteşem bir zeka, asalet, özgüven sahibiydi. İdeallerinden, hedeflerinden ve hayallerinden, her türlü baskı ve zulme rağmen, hiç bir zaman vazgeçmedi.

1994 yılında Milli Görüş temsilcileri, özellikle İstanbul ve Ankara gibi büyük şehir belediyelerini kazanarak adil, şeffaf, sosyal ve garson belediyecilikle Türkiye'yi tanıştırmışlardı.

Hoca'nın, başörtüsüne saygısızca hakaret edenlere, “Bir gün gelecek, selam duracaklar” dediğinde gülenler, başörtüsünün insani bir hak olduğunu kabul etmek zorunda kalmışlardır. Ayrıca Hoca'nın Türkiye ve dünya ile ilgili öngörülerinin günümüzde nasıl hayata geçtiğini görmekteler.

Şık ve modern giyimiyle, naif ve kibar kişiliği ile söz üstadı ve çok güçlü hitabetiyle, muhataplarına bırakın hakaret etmeyi, konuşmalarında hiçbir zaman sesini dahi yükseltmeyen ender bir şahsiyetti.

Parti teşkilatlarındaki yakın çalışma arkadaşlarına, “Abdest aldınız mı?” demek yerine, “Abdest tazelediniz mi?” diyerek, her zaman abdestli olunmasının doğru olacağını ve son nefesin, ne zaman, nerede olacağını bilemeyeceğimizden her an ölüme hazır olunması gerektiğini hatırlatırdı.

Aslında Hoca'yı anlayan çok iyi anlamış, o gün anlamayanlar ise öldükten sonra taktir etmek zorunda kalmışlardı. Cenazesindeki yüz binler bunun en önemli göstergesiydi.

Uçağın gövdesini yapmanın zor olmayacağını, asıl işin elektronik sistemlerini ve yazılımlarını yapmak olduğunu söylemiş, “hayat, iman ve cihat” diyerek, bu sözüyle her Müslümanın İslam’ı yaşamasının asıl gaye olması gerektiğini ve ülke kalkınmasında mücadele verilmesini istemişti.

Ömrünü yeniden Büyük Türkiye sevdası için vakfeden Erbakan, ölümünden sonra milletin ve ümmetin gönlünde ölümsüz kalan nadir şahsiyetlerden birisi olmuştur. Erbakan'ın kutlu davasında yer alanlar ve destek verenler olarak ne kadar sevinsek ve şükretsek azdır.

Toplum, kendi değerlerine hizmet edenleri asla unutmaz.

“Onlar öndeler, onlar öncüler, hiç düşünmeden onlar öldüler.”

Türkiye Cumhuriyeti'nin 54'üncü Hükümetinin Başbakanı Necmeddin Erbakan Hoca'ya küfür edenlerin bırakın ismini, cismini dahi hatırlayan var mı? Asil Türk Milleti, bunlar gibi edep ve haya yoksunlarını, her dönemde tarihin çöplüğüne ait oldukları yere göndermiştir.

Erbakan gibi, can-ı gönülden hizmet etmeyi imani bir dava olarak sayanlar, ümmetin ve milletin gönlünde ölümsüz bir sevgiyle baki kalacaklardır.

“Batıl yıkılacak, Hak galip gelecek ve ne olursa olsun, hiç bir zulüm ebedi kalmayacaktır.”

“Biz Fatih Sultan'ın torunlarıyız” diyen Erbakan Hoca’yı, ölümünün 9'uncu yılında, rahmet ve minnetle yad ediyorum.