ABD, dünyanın neresinde olursa olsun, hedef ve menfaatlerine ters düşen ve yeterince biat etmeyen yönetimleri alaşağı ederek, o ülkeyi sömüren devletin adıdır.

Hedefinde olan ülkede, önceden tespit ederek yetiştirdiği hainlerin kaleminden ve mevcut pozisyonlarından faydalanabilmek için onlara dünyalık adına her türlü imkanı sunar. Onların işlerini kolaylaştırmak maksadıyla, dolaylı bağlantı kurduğu görsel ve yazılı basınla ön yargılar oluşturur. En ufak bir problemi dahi köpürterek, sanki ülkenin en büyük sorunuymuş gibi iç kargaşalıklar çıkmasını sağlar.

Daha sonra, halkın iradesiyle görev almış olan iktidarları, seçilmiş liderleri tek adam olmakla suçlar, ekonomilerini zora sokar, sanal dış düşmanlıklarla askeri harcamalarını artırır, demokrasi ve insan hakları teranesiyle ABD gelsin bizi kurtarsın şartlarını oluşturur. Irak, Libya, Suriye’de, “Arap Baharı” adıyla çıkarttığı iç savaşta olduğu gibi, Mısır halkının özgür iradesiyle seçtiği iktidarı, yine kendi halkının eliyle devirerek, kuklalarını iş başına getirdiği gibi.

Ülkelerin geleceğini ipotek altına alabilmek için, değişmesi gereken kanunları bir gecede parlamentolarından geçirterek, işlenen suçları yasallaştırır. Artık o ülke onlarca yıl, bazen yüz yıl bağımsızlığını kaybeder.

Yaptıklarını öyle süsler ki; o ülkenin vatandaşları, altlarına konan dinamitin farkına bile varamazlar. Hatta Amerika’yı, hainlerin başlattığı övgüler eşliğinde, kurtarıcı ülke dahi ilan ederler.

Fakat bu arada, gayriresmi işgalin farkında olan, ülkenin satın alınması mümkün olmayan, karakterli öz evlatlarının başlarına gelmedik kalmaz. Akla hayale gelmeyecek suçlamalar üreterek, mahkeme salonunda hem de dünyanın gözü önünde, sözde kalp kriziyle öldüğüne dahi inandırmaya çalışır.

Bu arada; ülkenin merkez bankasına girilmiş, tüm nakitleri ve altınları uçaklarla Amerika’ya taşınmış, dış ülkelerde bulunan yatırımlarının tamamı da bloke edilmiştir. Ardından ülkenin madenleri ve petrolleri ivedilikle satılmaktadır. Ta ki tüm zenginliklerini sömürünceye kadar, artık o ülkenin geleceğine şerh konmuştur.

Ülkenin tarihini anlatan, gelecek nesillerine ışık tutacak, el yazması ilim ve bilime dair tüm kitaplarının bulunduğu kütüphanelerini yağmalarlar. Taşınabilir tarihi eserlerini, kendi müzelerinde sergilemek için kaçırıp, geçmişleri olmayan tarihlerine senaryo yazarlar.

Görünürde karşıt ama aslında birlikte çalıştığı sözde kötü adamları yurt dışına çıkartmış ve ömür boyu kontrol altında tutacağı adreslere yerleştirmişlerdir bile!

Öldürdükleri cesur insanların çocuklarını, başka bir işgalde kullanmak maksadıyla ABD’nin yetiştirme yurtlarına götürürler. Daha sonra o çocuklar, kim olduklarını bilmeden, Irak’ta olduğu gibi ABD’nin ramboları olarak en önde savaşırlar.

Çocuklara, kadınlara hatta erkeklere tecavüz ederken kameraya alırlar, masum ve silahsız insanları kurşuna dizerken bundan zevk alırlar ve neden yaptıklarını hiç sorgulamazlar.

ABD tecavüzcüdür, katildir, zalimdir, acımasızdır, sömürgecidir, ırkçıdır, güvenilmezdir.

ABD İslam ümmetinin ve Türklerin ortak düşmanıdır.

ABD dünyanın her yerinde, kendi menfaatleri uğruna savaşır.

ABD, sadece kendi elit beyaz vatandaşları için demokrattır, koruyucu kalkandır, paylaşımcıdır, özgürlükçüdür, adaletlidir...

Halkının uyanmasına vesile olan liderleri; bazen helikopter kazasıyla, bazen kalp kriziyle, bazen post modern darbeyle ortadan kaldırır. Bazen inanmış kadrolar, düzenin tekerine çomak soktuklarında ise balans ayarıyla düzeltmeye çalışır. 

Bazen aklını kiraya veren insanlarınızı kendine köle dahi yapmış olsa, hiç bir zaman ümitsizliğe kapılmayın. Hatta velev ki ülkenizde kötü bir yönetim bile olsa, seçimle işbaşına gelip seçimle iş başından ayrıldığı sürece, hiç bir dış güçten daha kötü olması mümkün değildir.

Anlayın artık. Siz asil millet olarak bir ve beraber oldukça, Amerika ve batılıların en büyük düşmanı; tarım ve hayvancılıkta kendine yetebilen, dışa bağımlılığı kalmayan yerli ve milli savunmasıyla ve üreten sanayisiyle kalkınan, modern ve güçlü ordusuyla mazlumların her zaman yanında olan, soydaşlarımızın ve Müslümanların tek dayanağı, geçmişte olduğu gibi yine MÜSLÜMAN TÜRKİYE’DİR...