Geçtiğimiz Cumartesi günü, resim yapabilmek gibi çok önemli bir yeteneğe sahip olan özel insanlar için özel bir gündü. 27 Şubat, 2005 yılından beri ülkemizde ve dünyada birçok ressam tarafından Ressamlar Günü olarak kutlanıyor. Bu tarihin dünya çapında kabul görmesi yönünde de internet üzerinden etkinlikler yapılıyor.

Türkiye’de bilinen ilk resim sergisi; 27 Şubat 1863 tarihinde, Sultan Abdülaziz’in desteğiyle İstanbul Atmeydanı’nda açılmış. “Çoban Ressam” olarak bilinen Süleyman Şahin, günün dünya çapında kabulü için 2014 yılında Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü UNESCO’ya başvurmuş.

Bildiğim kadarıyla sanatın birçok dalında olduğu gibi resim alanında da Akşehir’de önemli isimler yetişmiş. Konuyla ilgili araştırmalarımda Akşehirli olduğunu öğrenebildiğim ressamların isimlerini, burada sizlere hatırlatmak istedim:

Alaaddin Hız, Aynur Yavuz Yılmaz, Hasan Hüseyin Avcu, Mehmet Emin Erdoğdu, Mustafa Altıntaş, Nilgün İleri Köseoğlu, Reyhan Uludağ Eraslan, Seydi Murat Koç, Zeliha Demirel.

Alfabetik sırayla paylaştığım bu isimler arasında, bilgi eksikliğimden dolayı yer veremediklerim lütfen beni bağışlasınlar.

Akşehirli olmasalar da Akşehirliler tarafından iyi tanındıklarına inandığım iki sanatçıyı da unutmak olmazdı. Birisi, Akşehir resimleri oldukça ilgi gören Azerbaycanlı Vahid Novruzov, diğeri ise Denizli doğumlu olan, 1966 yılında Akşehir İlk Öğretmen Okulu’nda resim öğretmenliği yapan Yalçın Gökçebağ.

“Resmin Yaşar Kemal’i” olarak anılan Gökçebağ, 2017 yılında İstanbul Maçka’da açılan resim sergisi vesilesiyle verdiği röportajda; Akşehir’de yaşadığı yıllarda, tombul yanaklı ve aksakallı Nasreddin Hoca tiplemesini, İsmet adındaki öğretmen arkadaşıyla birlikte yaratıp resimlediklerini söylemiş.

Yaşayan ressamları sevgiyle, artık aramızda olmayanları rahmetle anarken; bir sanatçının, bir ressamın yaşadığı dünyaya neler katabileceğine dair önemli bir örneği de yine sizlere hatırlatmak isterim.

İspanya İç Savaşı sırasında; Faşist General Franco’yu destekleyen Nasyonal Sosyalist (Nazi) Alman ve Faşist İtalyan yönetimlerinin hava kuvvetleri, Guernica şehrine bomba yağdırır. Bombardıman, geniş çaplı yıkıma ve pek çok insanın ölümüne neden olur.

Resim sanatının büyük ustası Pablo Picasso; katliamı anlatan anıtsal bir tablo yapar. Bombalanan ve acı çeken insan ve hayvanların kübik figürlerle resmedildiği tablonun siyah beyaz oluşu, şehirdeki yıkımı ve savaşın vahşetini gözler önüne serer. Kübizmin başyapıtı olan ve adını şehirden alan eser, zaman içerisinde savaş karşıtı düşüncelerin sembolü haline gelir.

İkinci Büyük Savaş sırasında Nazi işgali altındaki Paris’te yaşayan Picasso, Nazi Gizli Polis Teşkilatı Gestapo tarafından sorgulanır. Söylentiye göre bir Nazi subayı, ressamın evinde tablonun fotoğrafını görünce; “Bunu siz mi yaptınız?” diye sorar. Picasso’nun yanıtı kısa ve nettir; “Hayır, siz yaptınız.”

Aradan yıllar geçer. ABD ve İngiltere tarafından oluşturulan Koalisyon Güçlerinin Irak’taki operasyonlarının gündemde olduğu 5 Şubat 2003 tarihinde, dönemin ABD Genelkurmay Başkanı Powell ve Ulusal İstihbarat Direktörü Negroponte tarafından BM Güvenlik Konseyi salonunda düzenlenen basın toplantısında, Irak’taki savaşa ilişkin açıklamalar yapılmaktadır. Salonun girişindeki duvarda, konuşmacıların tam da arka planında Guernica’nın bir kopyası yer almaktadır. Tablo, üzerine örtülen bir örtüyle kapatılmıştır.

1937 yılında İspanya’nın Guernica şehrinde yaşanan vahşeti yıllar sonra “ülkeye demokrasi getirmek” bahanesiyle Irak’ta yineleyenler, tablonun önünde açıklama yapmayı uygun bulmamışlardır. Sonuç olarak Guernica, sanatın gücünün ve evrenselliğinin en çarpıcı örneklerindendir.