Her çocuğun annesi veya anneanne babaanne bakıcısı gibi ona bakım veren kişi tarafından fark edilmeye ve değerli olduğunu hissetmeye ihtiyacı vardır. Çocuk kendisini fark ettirmek için bazı sesler çıkarır, yeni hareketler sergilemeye başlar ve bunları annesinin gözünün içine bakarak büyük bir coşkuyla yapar ki annesi bundan dolayı onu takdir etsin. Yeni bir ses çıkarabilmek ya da uzaktaki bir oyuncağı alabilmek küçük yaştaki bir çocuk için çok büyük bir başarıdır, bugüne kadar hiç yapamadığı bir şeyi yaparak sanki o güne kadar keşfedilmemiş bir adayı keşfetmiş ya da hiç tırmanılmamış bir dağın zirvesine tek başına tırmanmış gibi bir sevinç yaşar. Bu yeni davranışı ve onun getirdiği sevinci görmeyen ve önemsemeyen bir anne varsa çocuk ne yaparsa yapsın annenin gözünde değerli olamayacağı düşüncesiyle tamamen yeni girişimlerden kendini çekebilir bu yaşıtlarına göre çok daha geç gelişimsel özellikleri tamamlamaya sebep olabilir ya da fark etmeyen anneye kendini gösterebilmek için ilerde de hep bir iş yapınca onay almak onay almadığı zaman yine fark edilmediği düşüncesiyle yeni başka işlere kalkışmak bütün yaptığı davranışlarının altında kendi isteği veya mutluluğu yerine kendini anneye gösterebilmek amacı yatar.

                Çocuğun fark edilme, görülme ve yaptıklarından sonra beğenilme, övgü alma ihtiyacına aynalanma ihtiyacı diyoruz. Aynalanma ihtiyacı birincil ve ikincil olmak üzere iki türlü değerlendirilir. Birincil aynalanma ihtiyacı annenin bebeğini ve yeni girişimlerini fark etmesi bebeğini onaylaması desteklemesi ihtiyacını fark edip gidermesini gerektirir. Bu ihtiyaç gerektiği kadar giderilirse çocuk kendini seven, beğenen, kendinden emin, yakın ilişkilerden korkmayan, girişimcilikten çekinmeyen, haklarını bilen ve koruyan, saygıyı hak ettiğini düşünen ve başkalarına saygı duyan bir birey olarak hayatına devam eder. İkincil aynalanma ihtiyacı ise; küçücük hiçbir şeye gücü yetmeyen bir dünyada kendisini koruyabilecek güçlü bir dağa olan ihtiyacıdır. Çocuk zor durumda kaldığında kendisini koruyacak bir kişinin olduğunu bilmesi ile dünyaya daha güvenerek bakar. Bu ihtiyacı bizim kültürümüzde genelde baba karşılar ya da baba yerine çocuğun özdeşim kurabileceği dayı, amca, dede çocuğun ikincil aynalanma ihtiyacını karşılayabilir. Baba ne kadar güçlü ise, insan ilişkileri iyi ise, sosyal hayatı varsa çocuk o kadar çok bu ihtiyacı giderebilir. Küçükken arkadaşlarınıza benim babam senin babanı döver dediğinizi hatırlayın, bu ikincil aynalanmanın yani babanın çok güçlü olduğunu düşünüp dünyaya ispat etme çabasının bir ürünüdür. Baba gittiği sosyal ortamlara çocuğunu da götürürse, her ortamda babanın yetkin duruşunu çocuk izler ve hissederse bu çocuğun ikincil aynalanma ihtiyacı karşılanıyor diyebiliriz. Bazen annelerin çocuklarına babaları ile ilgili olumsuz düşüncelerini anlattıklarını, onu çocuğunun gözünde kendi nefretiyle anlatarak olumsuzlaştırdıklarını duymuş görmüşsünüzdür. Burada anne babaya olan öfkesiyle veya beklentisinin karşılanmamış olmasının getirdiği hislerle bunu yaparken aslında en büyük zararı çocuğuna vermektedir. Çocuğunun yaslandığı dağın aslında o kadar da yüce ve güçlü olmadığını anlatmakla çocuğa dünyaya güvensiz bakmasına sebep olacak bir gözlük takmaktadır. Babanın eve gelip çocuğuyla ve eşiyle ilgilenmeyen evde pasif bir şekilde telefonuyla veya televizyonla vakit geçiren bir profilde olması da aynı sonuca sebep olur.  Çocuklar onlara para, dışarıda yemek yemek, bolca oyuncak alınmasından ve bunun gibi maddi değeri olan şeylerden daha çok onlarla vakit geçirmenizden mutlu olurlar. Aklınızda olsun. Sevgiyle kalın.