Millet, şuurlu, manevi, insanî millî değerler etrafında bir araya gelen canlı bir organizmadır. Millet olabilmek, çok yüksek bir insanlık katına ulaşmak demektir. Çünkü ancak insan olanlar, millet olabilme hakkına sahiptir. İnsan olabilmek ancak ruh, kalp, gönül, maneviyat  alanlarında var olmakla mümkündür. Kutsal değerler uğruna yaşama ve savaşma ülküsünde birleşen insanlar, gerçek manada millet olabilme hazzına erişirler.

         Bu anlamda Türk milleti, tarih boyunca dünyaya nizam verme, dünya insanlığına eşitlik, uygarlık, adalet ve insanlık götürme, Allah’ın yüce davasını yükseltme, hak dini, gerçek yolu gösterme amacıyla yaşamış serdengeçti fedailer topluluğudur. Biz, bir kutlu rüyanın peşinde koşan deliler, veliler milletiyiz. Devlet-i ebed-müddet, nizam-ı âlem fikri uğruna tarih boyunca akıp geliyoruz.
         Nice medeniyetler kurmuş yüce Türk Milletinin yakın ve uzak tarihi gönüllerde yaşayan birçok şahsiyetlerle doludur. İşte bunlardan biri, belki de en büyüklerinden biri, her zaman şükranla andığımız ve anacağımız milli şairimiz Mehmet Akif ERSOY’DUR.
         Akif, hem âlim, hem şair, hem hoca, hem devlet memuru, hem ârif, hem gazeteci, hem milletvekili, hem daha pek çok sıfata sahiptir. Ama bütün bu sıfatlardan birikimiyle o bilinçli, uyanık bir Türk aydınıdır.Türk’ün uyanık vicdanlarından biri olan Akif, mensup olduğu milletinin derdiyle dertlenmiş; bütün cahilliklerine, tembelliklerine, ayrılıklarına, ümitsizliklerine, geriliklerine karşı canhıraş bir gayretle mücadele etmiştir.
         Akif, dışarıdan ve içerden gelen bütün tehlikelerin farkına varmış, milletini anında uyarmış bir ufuk ve vizyon adamdır. Akif’in gerek Safahat’ında, gerek diğer eserlerinde gündeme getirdiği bütün meseleler bugün de geçerliliğini ve güncelliğini korumaktadır.

         Bizler de Mehmet Akif’i sadece İstiklal Marşıyla değil, , en azından “SAFAHAT” ı bir kere de olsa okumalıyız.
         Türk milleti, Akif’in eserleriyle kendini bulacak, yeniden derlenip toparlanacak, kendinin, değerlerinin, tarihinin, kültürünün, dininin, dilinin farkına varacaktır. Millet, kendi kendini farkına varmazsa yok olur gider. Akif’e dönmek demek, bir bilinç yenilenmesi demektir.

         Bu milletin Akif’ten kazanacağı daha birçok söz, fikir ve mücadele var. Eser ve düşünceleriyle her zaman yeniden doğan bir fikir, sanat ve aksiyon ışığı olarak O’nu anmak ve anlamak gerekecektir. Bu vesileyle milletin gönlünde unutulmaz yer eden büyük İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif ERSOY’U rahmetle, minnetle yâd ediyoruz.       Ruhu şâd olsun…

MEHMET AKİF ERSOY’DAN HAZIR CEVAPLAR VE NÜKTELER

 

İçeri Sokamıyoruz
Bir Fransız yazar, Mehmet Akif Ersoy’a:
-Kadınlarınızı evden çıkartmadığınız doğru mu? diye sorduğunda,
Mehmet Akif: Daha önceleri öyleydi, karşılığını vermiş. Fakat şimdi dışarı çıkarttık ve bir türlü içeri sokamıyoruz!

* * *

Ülkemiz Ne Zaman Gelişir
Mehmet Akif’e sormuşlar. Bu ülke ne zaman gelişir? diye,
O’da cevap vermiş; “Cuma Namazına gelen cemaat, sabah namazına da geldiği zaman.”

* * *

Meclis
Bir dost meclisinde Mehmed Akif gayet hararetli bir şeyler anlatmaktadır. Sonradan görme zenginin biri bu meclise gelir selam verir ancak herkes Akif’i dinlediğinden kimse duymaz selamı ve almazlar dolayısıyla.
Adam Akif’e sataşmak için. “Ooo Üstad ne sallıyon yine?” der.
Akif istifini bozmadan: “Senin ne kadar iyi bir insan olduğunu sallıyorum.”

* * *

Sağlam İş
Mehmed Âkif, Berlin’den döndüğünde sormuşlar:
– Berlin’de ne var ne yok üstad!
Şöyle cevap vermiş:
– Gördüğüm kadarıyla işleri dinimiz gibi sağlam; dinleri ise işlerimiz kadar çürük.

* * *

Akif’in Arapçası, Mısırlının Türkçesi
Bir ara Ezher üniversitesinde hocalık yapan Mehmed Akif’e dostlarından biri sorar:
-Nasıl Arapçanızı bayağı geliştirdiniz mi?
Akif ise şu cevabı verir: Oradaki Mısırlı Talebelerle şu anlaşmayı yaptım:
– “Siz benim Arapçama gülmeyin, ben de sizin Türkçenize…”
Böylece idare edip geçinip, gidiyoruz demiş.

* * *

Ellerimi Kirletemem
Mehmet Akif henüz ellerini yıkamış, Neyzen Tevfik ise haftalardır yıkanmamış, kirli bir havluyu Akife uzatarak ellerini silmesini, kurulamasını istemiş. Temizlik konusunda oldukça titiz davranan Akif havluyu reddederek şu cevabı vermiş:
“Hayır dostum! Ellerimi yeni yıkadım…”

* * *

Vefa Duygusu
Akif’in yakın dostlarından Ali Şevki Bey İstanbul’daki vefa yokuşundan bahseder ve derin bir ah çeker. Akif ise:
– “Efendim, bu günkü nesil o yokuşu çoktan dümdüz etti.” Cevabını yapıştırıvermiş. (Yani bugünkü nesil Vefa Meydanını yok ettiği gibi, vefa denilen o erdemli kavramı da unuttular, vefasızlık tavrına büründüler.)

* * *

Bilmediği İşleri Yapanlara
Vefa Lisesi Edebiyat Öğretmeni Süleyman Fehmi Bey Fransızca bir eseri Türkçe’ye çevirmiş. Kitabı Mehmed Akif’e gösterip fikrini soran Mithat Cemal Bey’e şu cevabı vermiş:
– “Hiç bilmediği bir dilden, az bildiği bir dile tercüme yapmış.”

* * *

Hocan da Senin Gibi
Adamın biri mevlid okurken bazı yerleri oldukça belirgin bir şekilde yanlış okur. Akif birkaç kez düzeltmeye çalışsa da adam hiç tınmaz ve kendini beğenen bir eda ile “Ben hocamdan böyle öğrendim” deyince kibarlıktan anlamayan bu zata Mehmed Akif şu cevabı yapıştırmış:
– “Hocan da az cahil değilmiş.”

* * *

 Maymuna Dönmüş
Aynı kültürü paylaşmadıkları ve bir türlü yıldızlarının barışmadığı Tevfik Fikret Mehmed Akif’in sakal bıraktığını görünce Akif’e takılmak istemiş ve alaylı bir üslupla şöyle demiş:
– Aaaa!!!… Akifciğim, maymuna dönmüşsünüz.
Hiç istifini bozmayan Akif karşısından duran Tevfik Fikret’e sırtını dönerek:
– O zaman duvara döneyim, bari.” demiş.

* * *

Çok Yüzlüler
Mehmed Âkif, iki yüzlü insanlara çok kızardı. Bir gün bir arkadaşına şöyle dedi:
– İki yüzlüleri artık sever hale geldim. Çünkü yaşadıkça yirmi yüzlü insanlar görmeye başladım.