Türkiye 6 Şubat Pazartesi günü korkunç sabaha uyandı. Merkez üssü Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesi olan ve 10 ili etkileyen 7.7 ve 7.6 şiddetindeki iki büyük depremde binlerce kişi hayatını kaybetti.

Bölgede olağanüstü hal ilan edilirken; depremin ilk saatlerinden itibaren millet olarak bağrımıza taş basıp bölgeye yapılabilecek yardımları ivedilikle ulaştırmanın derdine düştük.

Başta AFAD ve sivil toplum kuruluşları olmak üzere; valilikler ve kaymakamlıkların rehberliğinde belediyeler, eğitimcilerimiz, askerimiz, polisimiz, sağlıkçılarımız ve arama kurtarma ekipleri zamanla yarışarak elinden gelenin fazlasını yapmaya devam ediyor.

Kurtulan her cana seviniyoruz elbette. Belki bir mucize bekler gibi saatler sonra çıkacak her bir canlıyı gözlerimiz bekler oldu. Bu yazıyı kaleme aldığım saatlerde depremin üzerinden 220 saat geçmesine rağmen onlarca can ümitle kurtarılmayı bekliyordu. Yurt içinden ve yurt dışından gelen ekipler, canını dişine takarak her bir vatandaşımızı enkaz altından kurtarmanın derdine düştü. Bir taraftan dondurucu soğuk, bir taraftan hala artçı sarsıntılar devam etmesine rağmen güzel hikâyeleri ümitle bekler olduk.

Depremin üzerinden bir hafta geçti. Ümitle kurtulmayı bekleyen insanlarımızın olduğunu biliyoruz. Mucize diyebileceğimiz onlarca kurtarma mücadelesini izledik. Kurtarılan her vatandaşımıza sevinirken, hayatını kaybeden insanlarımıza ise kahrolduk. Mucize kurtuluş haberleri güzel elbette.  Ancak ihtiyacımız olan gerçek mucizenin depremlerde yıkılmayacak binalar ve güvenli şehirler inşa etmek olduğunu unutmamalıyız.

Tüm Türkiye ve dünyadaki pek çok ülke seferber olmuş durumda. Depremden etkilenen şehirlerimize yardımlar hızla ulaştırılmaya çalışılıyor. Devletin en tepe noktasından en alt birimine, yaşlısından gencine, kadını-erkeği yüz yılın felaketini en çabuk nasıl atlatmanın derdiyle çaba göstermeye devam ediyor.

Kıymetli dostlar! Bu aşamada hepimize düşen bazı görevler var:

1.  Elimizden gelen her türlü maddi ve manevi desteği doğru kanallarla sunmak.

2.  Felaket tellallarına asla inanmamak. Resmi açıklamalar dışında bilgi kirliliğine fırsat vermemek.

3.  Sosyal medyayı ve iletişim kanallarını etkili ve doğru kullanmak.

Sahada canları pahasına çalışan on binlerce insan var.  Hepsi kendi imkânları doğrultusunda destek oluyor ve her birinin emeği çok değerli. Çoğunun görünme, bilinme, şöhret olma ve alkışlanma derdi de yok. Bizler de belli insanları ve grupları yücelterek yanlışın içinde olmamalıyız.

Afet dönemleri merhametin, fedakârlığın, samimiyetin ve paylaşmanın en hesapsız haliyle yaşandığı dönemlerdir. Anadolu insanı bir kez daha büyüklüğünü gösterdi.

Sevgili dostlar! Son yaşanılan depremle bir kez daha anladık ki; dünyadan bir şekilde göçüp gideceğiz. Darda kalmış birine el uzatmadan, gönlü parçalanmış birinin acısını yüreğinde hissetmeden, bir yetimin başını okşamadan, bir çocuğu sevindirmeden, bir imdat çağrısına ses olmadan veya mahzun bir insana küçük de olsa teselli olmadan şu dünyadan öylece göçüp gitmemeli insanoğlu.

Şimdi herkes çözüm arıyor. Çözüm bir zihniyet devrimidir. Eleştiren, sorgulayan, itiraz eden bir nesildir. Her zaman ve zeminde dürüst olan, işini hakkıyla yapan, aklını kiraya vermeyen, kimden gelirse gelsin yanlışa karşı duran insanlar olmayı öğrenmemizdir. Başka çıkış yolu görünmüyor artık. ALLAH MİLLETİMİZİN YARDIMCISI OLSUN.