Kıymetli Dostlar! Son yaşadığımız depremlerden sonra bir kez daha anladık ki; her fani gibi bir gün bizim de ölüm haberimiz duyulacak ve geriye anlamlı tek soru kalacak: Ne uğruna tükettik hayatı? Neyin peşinden koşarken buldu ölüm bizi? Erdem, iyilik, gayret, adalet, merhamet için mi koşturduk? Nefse, kötülüğe, zulme, katı kalpliliğe, tembelliğe mi hizmet ettik?

Kendimizi hesaba çekmeden iyi, doğru ve güzeli yaşamamız sanki biraz zor gibi. Vicdan sahibi her insan, “Kim ne der?” sorusundan önce “Vicdanım ne diyor?” sorusunu sorup güzel yaşayabilir. Günübirlik gündeme takılmadan, evrensel ahlaki normları hepimiz esas almalıyız.

Duygusal tepkilerin, günü birlik çözümlerin, ideolojik deli gömleklerinin, nefretten beslenen siyasetin bir faydası yok bize. Üniversitelerde, kamu kurumlarında, inşaatta, ihalede, mahkemede, okulda, pazarda, mecliste... Önce emanetin ehline teslim edileceği bir güven iklimi inşa etmeliyiz.

Deprem gibi felaketlerden sonra aklımıza gelse de işini dürüst ve güvenilir yapmak, belki de ibadetlerin en büyüğüdür. Çünkü yitirilen her bir can, ayrı ayrı “kul hakkı”dır.

Depreme dayanıklı ve daha yaşanılır şehirler inşa etmenin yolu; açgözlülüğe, haram kazanca, hırsa, rüşvete, ranta, cehalete, bilinçsizliğe dirençli insan yetiştirmekten geçiyor. Çünkü yaşam koşullarının temel belirleyicisi, toplam insan kalitesidir. Bu da sadece eğitimle mümkün.

Türkiye her alanda kaliteli, dertli, iyi yetişmiş insanların olduğu bir yer. Kafası çalışan milyonlarca gencimiz var. Köşe başlarını tutmuş kifayetsiz muhterislere, her devrin dalkavuklarına, nefretten beslenen akbabalara yol verilse can yakıcı birçok meselemiz kendiliğinden çözülür. NE VARSA GENÇLERİMİZDE VAR.

Toplumun ahlak sorunu olduğu konusunda hemfikiriz. Elbette bu durum ticarete, siyasete, eğitime ve hemen bütün alanlara bulaşıyor. Yeni bir peygamber gelemeyeceğine göre aklımızı başımıza almamız gerekiyor. DERHAL ve HEMEN..

Kolayca insan harcıyoruz. En çok da dertli, nitelikli, dürüst insanları. Bütün varlığıyla kötülük yayan insanların bile inanılmaz destekçisi var. İyi insanlara ve gençlerimize sahip çıkmalıyız. Onları kendini bilmezlere, akbabalara, kifayetsiz muhterislere veya menfaatperestlere yem etmemeliyiz.

Müslümanların ve hatta iyi insanların önünde iki seçenek var: İlki; olan bitene gözlerini kapatmak, bütün sermaye ve güvenilirliklerini giderek tüketmek, uzun vadede azınlığa dönüşmek. İkincisi; zamanın ruhunu doğru okumak, hamaseti terk etmek ve her konuda hakkaniyetli bir duruşla yeniden GÜVEN kazanmak.

Birbirimize HAKKI, SABRI ve ADALETİ tavsiye edenlerden olup hüsrana uğramayalım.

Selam ve dua ile…