Son 10-15 yıldır özellikle genetik bilimi ve nöro-psikoloji alanında büyük gelişmeler yaşandı ve bir baba olarak benim bu gelişmelerden anladığım; biz aslında bir çobanmışız da haberimiz yokmuş.

Genetik bilimine göre; annenizin ömrü boyunca kullanabileceği 100 bin civarında yumurtası bulunmaktadır. Bu sayı kimi kaynaklara göre 300 bine kadar çıkar. Babanızda ise, sizi oluşturabilecek yaklaşık 4 trilyon sperm üretilmektedir. Bu durumda sizi üretecek belirli bir spermin, belirli bir yumurtayla birleşme ihtimali nedir? Kabaca 400 katrilyonda bir. 400 katrilyon öylesine büyük bir sayıdır ki; Atlas Okyanusu’nun metreküp cinsinden hacmi yaklaşık bu kadarmış. Dolayısıyla, 1 bölü 400 katrilyon sayısı da akıl almaz derecede küçük bir olasılığa denk gelmektedir.

Bir bebek 400 katrilyon da 1 ihtimalle dünyaya geliyor ve en az 400’den fazla kişilik özellikleriyle donatılmış olarak Allah tarafından bizlere emanet ediliyor, bu kişilik özellikleri de olgunlaştıkça ortaya çıkıyor ve bu durumun biz anne babalarla bir alakası olmuyor. Bu sebeple çocuklarımız üzerinde istediğimiz gibi değişiklikler, oynamalar yapabileceğimiz, kafamıza göre tıp, diş hekimliği gibi meslek sahibi olarak kurgulayabileceğimiz lego ya da maket tarzında varlıklar değil. Zeka ve kişilik özelliklerinin büyük çoğunluğu doğuştan çocuğa yüklenmiş olarak elimize geliyor. Biz anne babalar mühendis değiliz, onlar da bizim oluşturduğumuz projeler değil. Bu konuda ünlü filozof J. Locke (17. yüzyılda yaşamış İngiliz filozof) günümüzde yaşamış olsaydı “insan doğuştan boş bir levha gibidir” sözünü söylemez, çocuklarımız, sıfır zeka, yetenek yada kişilik özellikleriyle değil de anne, baba ve her ikisinin akrabalarının da birleşimiyle oluşan müthiş bir mozaik örüntüsü taşıyan yüzlerce donanımlarla dünyaya geldiğini kabul ederdi.

Bu yıl yaklaşık üç buçuk milyon öğrenci YKS, bir milyondan fazla öğrenci de LGS sınavına girdi. Anne babalar ve evlatları şu an ummalı bir okul tercihi çalışması içindeler ve birçok anne baba da çocuklarının okul başarısından oldukça mutsuz. İstedikleri gibi bir evlat yetiştiremedikleri konusunda üzüntülüler. Suçluluk hislerimizi bir kenara bırakalım; çünkü çocuklarımızın başarısızlığı bizim yapıp ettiklerimizle alakalı değil, bir mühendis ya da proje uzmanı olmadığımızı fark edelim, biz sadece benzersiz bir bireyin çobanıyız. Çobanlar güçlü insanlardır. Koyunlarının güven içinde besleyip büyütebilecekleri otlakları iyi seçerler. Hiçbir çoban koyununu köpeğe ya da kurda çeviremez ama kurt ve köpeklerden uzak tutabileceğini bilir. Güçlü bir çobanı olmadan doktor, hakim ya da savcı olan bir çok öğrencim var. Güçlü çobanı olup da çok başarısız olan öğrencilerim de var.

Aslına bakarsanız dostlar; önemli olan çocuklarımızı yetiştirme tarzımız değil, onların hangi donatılarla dünyaya geldikleridir. Biz onları güzel ahlaklı, dini ve milli değerlerine sahip bireyler olarak yetiştirmeye çalışalım. Mevlana çok güzel özetlemiş derdimi; “Kaynar suya yumurtayı koyarsanız sertleşir, patatesi koyarsanız yumuşar.”

Fazla uzatmayayım, zaten sıcak havalar, okurken sıkılırsınız sonra. Sağlıcakla kalın!

Görüş ve eleştirileriniz benim için önemli; [email protected]