Sabahtı daha. Bir Haziran gününün sabahı. Günün Haziran olması ya da Ocak veya başka bir gün olması, bayram günü olması da günün güzelliğini değiştirmiyordu. Bütün günler gibi güzel bir gündü. Kalkar kalkmaz, yüzümüzü yıkar pencereden doğan güne bakarız.

Güneş evimize doğmuş, aydınlık ve mutluluk yüreğimizi kaplamıştır. Günün insana verdiği mutluluktur, sevinçtir, umuttur bu. Pencereden bakarsınız masmavi gökyüzüne, pencerenize erkenden konan güvercinlere. Komşularınıza bakarsınız, kimseler daha uyanmamıştır. Belediyenin çalışan çöp arabalarının seslerini duyarsınız. Öğrencileri görürsünüz, ellerinde çantaları ile mutluluk içerisinde okuluna koşan öğrencileri. Çocuklarını arabalarla, elektrikli bisikletlerle, motorlarla getiren babalara annelere tanıklık edersiniz. Koşarak gelen, annesinin, babasının elinden tutarak getirdiği öğrencileri görürsünüz, okulun bahçesini dolduran. Okul servis araçlarından mısır patlağı gibi dağılıveren öğrencilerin mutluluğuna şahit olursunuz. Sonra ekmek fırınlarının arabaları gelir bir bir mahallenin her bir köşesinde açılan alışveriş merkezlerine. Alışveriş merkezinin çalışanlarını görürsünüz, sabaha fırıncılardan, simitçilerden simitleri alarak şehrin belli merkezlerinde simit satanlardan sonra sabaha günaydın diyen birkaç esnafa da şahit olursunuz ki sabaha erken uyanılanlardansanız.

Sabah bir sevinçtir. Sabah bir mucize, bir mutluluktur ki sabahın erken saatinde sabahı yakalayabilenlere. Güneş doğarken güneşin doğuşunu görmek ne güzelliktir.

Sabahın erken saatinde uyanmak, hazırlanan kahvaltıya sıcacık fırından çıkmış iki ekmek alabilmek mutluluğunu ancak erken saatlerde uyanarak karşı markete, bakkala gelen ekmeği alabilmenin mutluluğu gibisi yoktur. Sadece ekmek mi ya bu şehrin sokak simitlerinin güzelliği, başka bir güzellik.

Sabahtan kalkıp bir de bakarsınız ki eviniz bahçe içerisinde mi yoksa site içerisinde mi gülleri görürsünüz. Kırmızı, beyaz, sarı ve pembe, rengarenk güller. Haziran gülleridir bu güller. Sanki Isparta gülleri. Güller şehrinin güzelliğinde bir şehirdir burası. Siz hiç evinin önünde gülleri olmayan bir eve şahit oldunuz mu? Kırmızının, beyaz güllerin, sarının her türlüsü bu şehre ayrı bir güzellik katmaktadır. Adı gibi ak bir bakıma Haziran ayında güller şehridir bu şehir. Güller şehri ak şehir. Öyle güzel açmıştır ki güller, koklamaya, koparmaya kıyamazsınız.

Ne çabuk açıverdi bu güller? İş telaşı içerisinde dünya telaşı içerisinde açan gülleri göremezsiniz. Her evin önünde açan güller, ayrı ayrı renklerde, ayrı ayrı mutluluk olur. Bazen de gül yapraklarını yağan bir yağmurda esen bir rüzgârda kopmuş bir şekilde yeşil çimen üstünde görürüz. Kimi zaman da annelerimiz şişelerin içerisine koyarlar, gül suyu olarak görürüz, kozmetik de görürüz, sabun da görürüz. Sevgiliye sevgimizi belirtmek için sevdiğimizin elinde bir sevgi olarak görürüz.

Gül bülbül süz bülbül ise gülsüz olmaz. Öyle güzel konuşurlar ki gül ve bülbül.

Bir Haziran sabahı kapıdan çıkıyorum. Rengarenk güller bana neleri hatırlatıyor. Kıyamıyorum, koparmaya, fakat kırmızı gülleri birkaç dakika kokluyorum. Kimseler yok daha sokakta. Karşı marketten ekmek alacağım, Ekmek almaya yürüyorum.

Bir halk otobüsü geçiyor. Şehrin içerisine kadar giden okullu çocukları götüren bir halk otobüsü geçiyor önümden.

Bir sabah. Haziran ayında rengarenk güller ve kokusu ak şehri kaplamakta.