Fıtrata uygun, tabii bir din olan İslam; toluma, cemaate, birlikte yaşamaya, muhabbete, merhamete, idari adalete, halka hizmete ve nizama riayete büyük önem vermiştir. İslam’a göre cemaat rahmet, tefrika felakettir.

İslam Dini'nin özünü tevhid inancı oluşturur. Tevhid hem Allah’ı bir kılma, hem de birlikte olma, bir yaşamadır. Tefrika ise tevhidin zıddı; ayrılık gayrılık demektir. Tevhid inancı insana gönülde, dilde ve davranışlarda istikamet alışkanlığı kazandırır. Bu sebeple namazın her rekâtında okuduğumuz Fatiha suresinde: "Bizi doğru yola ilet" şeklinde geçen âyet insanın hakka, iyiye, güzele yönelmesinin ve her türlü sapık­lıktan uzak kalmayı isteme arzusunun bir yansımasıdır. Hz. Peygamber’in "Doğru yol" (Sırat'el-Mustakim) ifadesini bir şekille sahabeye bizzat açıkladığını Cabir İbn Abdullah şöyle rivayet ediyor:

 "Rasûlüllah(s.a.v)'ın yanında idik. O, yere bir çizgi çizdi. Bu çizginin sağına iki, soluna da iki paralel çizgi daha çizdi. Sonra elini ortadaki çizginin üzerine koydu ve dedi ki: Bu, Allah'ın yoludur. Sonra şu ayeti okudu: "Bu benim dosdoğru yolundur, ona uyunuz; başka yollara uymayınız ki, onlar sizi Allah'ın yolundan ayırır."

Sırat-ı Müstakim, ifrat ve tefritten uzak dengeli bir ümmetin yoludur. Yani, Allah Rasülü'nün ve onun ashabının izlediği yoldur. Buna Mezhepler Tarihi kitaplarında teâmül olduğu veçhile "ehl-i sünnet ve'l cemaat" denmektedir.

 Kur'an-ı Kerim'de "Allah'ın yo­luna uymayı, topluca O'nun ipine sarılmayı, çözülüp parçalanmamayı, birlik ve beraberlik içinde yaşamayı" korumamız gerektiği dile getirilir. Bu ayetlerden birkaçı şöyledir:

 “Hepiniz Allah'ın ipine sımsıkı sarılın, parçalanıp ayrılmayın”(3/103).

 "Allah'a ve Rasûlüne itaat edin. Birbirinizle çekişmeyin, aksi taktirde zaafa düşer, kuvvet ve devletinizi elden kaçırırsınız"(8/46).

 Allah Teala, birinci ayette geçen ilahi uyarıya kulak vermemenin neticesini, açıkça ikinci ayette beyan eder. Bir kurtuluş ipi olan Kur'ân'a sarılıp tutunmadığımız zaman İslam milletinin çözülüp dağılacağını, kuvvet ve iktidardan olacağını vurgulamakta­dır. Bu ümmetin özünü yitirmesi, ecelinin gelmesidir. "Her ümmetin bir eceli vardır" âyetinde geçen 'ecel'den, sadece ümmetin fiziki varlığının sona ermesi manasındaki helak değil, değerler bazında kimliğini kaybetmesi anlaşılmalıdır. Demek ki İslam ümmetinin birliğini, bütünlü­ğünü bozucu, toplumun sosyal dokusunu parçalayıcı en büyük unsur "tefrika"dır.

İnsanlar arasında fikri ihtilaf bazı sınırlar içinde doğal karşılanırsa da sosyal ayrılıklar toplumsal hayatın yapısını sarsacağı, Müslüman topluluğu parçalara ayırıp onların şevket ve kudretini zaafa uğratacağı için haramdır.

Tefrikanın temelinde yatan nedenlerden birisi, zihin tekelciliğidir. Halbuki Kur'ân yolunda olmak şartıyla; yürüyüşü, metodu ve anlayışı ne olursa olsun, bütün mü'minler birbiri­nin kardeşidir. Dolayısıyla aynı caddede her mü'min yürüme hakkına sahiptir. Bizim yolumuz ve metodumuz en doğru demek, diğerlerine o yolu kapatmak anlamına gelir. 

Tefrikaya düşmenin bir diğer sebebi de grupların başlarındaki liderleri, hatasız ve masum görmeleridir. Böyle bir inanç beraberinde itikadi bir sapmayı meydana getirir. eş-Şatibi'nin belirttiği gibi, “kim de kendisi hakkında ismet iddia ederse, peygamberliğini iddia eden yalancının yaptığını yapmış olur.” Aslında hiç kimse doğrudan kendisi hakkında ismet nitelemesi yapmaz, ona aşırı derecede sevgi besleyenler yapar. Çünkü aşırı sevgi gözü kör eder, sevgilinin eksik ve kusurlarını görmez. Aşırı nefret de gözü kör eder. Kişi, sevmediği kimsenin hep olumsuz taraflarını görür. Bunun ikisi de yanlıştır. Ortasını bulmak gerekir.

 Elbette her hastalığın bir tedavi yöntemi ve bir ilacı vardır. Müslümanları zillete düşü­ren, birlik ruhunu zaafa uğratan ve sosyal bünyemizde derin yaraların açılmasına kaynaklık ede­cek olan tefrika hastalığından kurtulmanın yegane yolu, Müslümanların dinin asıllarında aynı inanç esaslarını paylaştıklarını unutmamaları, birbirlerini iman kardeşliğinin verdiği cesaretle içten sevmeleri ve aralarında hoşgörü erdemini birbirlerine karşı asla esirgememeleridir.

 Unutmayalım ki birlikte kuvvet, hizipçilikte azap vardır.