Gazetemiz Köşe Yazarı, Emekli Öğretmen-Yazar Tacide Sema Soykan ile yaptığımız söyleşi ve kendisine yönelttiğimiz soruları okurlarımızla paylaşıyoruz.

İnsanların çoğu; ''hayatımı yazsam roman olur'' der. Herkes o romanın baş kahramanıdır aslında, katılır mısınız?

Ben Akşehirliyim ve kabzımal ''Ramazan Soykan” ın kızıyım. Öğretmen okulunu bitirinceye kadar Akşehir’de, sonra ailem Bursa'ya, ben ise evlenip İstanbul'a yerleştik.

Babam, benim kıymetlimdi, o da bana çok düşkündü. Babam ölünce yaktı beni bir kor parçası. Hüzünlü zamanlardı o günler, gerçek hayat o zaman başladı.

Sizin için yazmak nedir? 

Benim için yazmak, nefes almak, hayatı ta kendisi demek. Siz sadece kendiniz olursanız başarırsınız. İçinizde yazma isteği varsa, onlar sayfalara taşınır. Benim için yazmak bir ihtiyaç, yemek yemek gibi.

Yazmaya ne zaman başladınız?

Öğrenciyken günlük tutardım, yazarak bir şeyler anlatmayı seviyorum. Kafamda kelimeler hep uçuşurdu.  Ama esas yazmaya kaza geçirdikten sonra başladım, sekiz ay yattım, işte o sürede yazmaya başladım.

 Çünkü bu benim için milattı, ölümden kıl payı kurtulmuştum.

Neler yazıyorsunuz?

Yüreğimize beynimize, bizi biz yapan o, en temel, dokuya sesleniyor doğrudan doğruya. Kalpten kalbe köprü kuruyorum, okurlarımla aramda senelerdir devam eden bir gönül bağım var ki benim için çok kıymetli, yazmak, hayal edebilmek, empati kurabilmek demek, beş duyunun ötesine geçebilmektir.

Ne anlatmak istiyorsam hepsini yazıyorum.

Neden '' DAMLA DAMLA YAŞAMLAR''?

Duygular, kötülükler, mücadele, aşk, iyilik, fedakârlık, savaşlar ve sahiplenmenin vazgeçmeyişin damlaları.  Okurken; sevmenin sevilmekten evla olduğunu hissederseniz ne ala.

Çokça yorumlar var yazılarınıza, ne dersiniz?

Bazı insanlar var. İnsanların mutsuzluğuyla mutlu olan, başkalarının başarısını, kendisinden çalınmış bir şey zanneden, gereksiz rekabet, gereksiz haset halinde olan insanın ne kendine bir hayrı dokunur, ne içinde yaşadığı topluma. Ne yazık ki toplumuzda var böyle insanlar çok var, Acaba neden uzaklaştı insanlar birbirlerinden.

 Güzel olan, yazılarımla coşan, sevdikleriyle paylaşanlar. Onlar yetiyor bana.

Tek kişilik bir dünyam var, gazetelerde yazmak bendeki yalnızlığı dengeliyor.

İlham kaynağınız?

En büyük ilham kaynağım “HAYATIN KENDİSİ” Sentezleri seviyorum ben, yazılarımda bundan da beslendiğime inanıyorum. Ve ilhamı sanırım karakterimden alıyorum, içimde biriktirdiğim cevapları insanlara ulaştırmanın yolu belki de bu.

Yazarken nasılsınız?

O bambaşka sarhoşluk hali, yazarken akıl ile delilik arasında bir ince çizgide gidip geliyor insan. Her hafta bir deneme yazıyorum. Denemeler beni zinde tutuyor ve hayatın seslerini dinliyorum.

Dertler, özlemler, duygular, hasretler,

Hayattan beklentiniz?

 Hayatın değerini bilmek çok mu zor. İnsan başına illa kötü bir şey gelmesini mi beklemeli, şükretmek ve öğrenmek için. Elimizdekilerle yetinemiyoruz. Biraz da insan yaşı ilerledikçe anlıyor bunları galiba. Keşke daha erken anlayabilseydik.

Yazmak nasıl bir şey?

Yazmak benim için yaşam biçimi. Para kazanma kaygısı olmadan yazıyorum. Zevk aldığım ve hayallerimi somutlaştırabilmem adına bana sayfalar sunduğu için yazıyorum, gönül verdiysen yaz.

HER şeyin geçici olduğu bu dünyada, kâğıda dökülen satırlar somut hatıralardır.

Kediler tırmalar, köpekler ısırır, ama onları evinizde barındırırsınız. İşte yazmak da öyle. Hep denir ya her işin zorlukları bana dokunmuyor, izin veriyorum buna. Hayallerinizi asla bırakmayın ve sizi mutlu edeceğini bildiğiniz şeyin peşinden koşun.

NE GÜZEL SU OLUP HİÇ BULANMADAN AKABİLMEK ve hayata artı bir şey katabilmek.     

Yazmak bana iyi geliyor. Ben aşkı hissederek yazıyorum. “AŞK” bazen bir çiçeğe, bir gülücüğe, bir çocuğa bakıştır.

Başucu kitabınız var mı?

Mevlâna’nın Mesnevisi ve Türkçe yazılmış “Kur'anı Kerim”,

Yazılarınızdaki konular nedir?

Yağmurlu havalar, hüzünlü zamanlar, yaşadığımız bu hayat, olaylar, hayal gücüm deneme yazılarıma malzeme.

Birçok ülke gezdim, 70 kadar.  İnsanlar, diller, yaşamlar farklı. Beni yazmaya iten sebep; ''Beynimin içinde dönüp duranlardı.''

Yazarken ruh haliniz nasıldır?

Yazarken ruhum halim sabit değil. İnsanız, yaşamdan etkilenmemek ne mümkün. Bazen gülümsüyorum, bir gününüz diğer güne uymuyor, yazarken ağladığım çok oldu. Yazmak duygu işi, genelde yazarken karmakarışığım ben. Hayatta her şey, ne beyaz nede siyahtır, hayat devam ediyor ve diğer renklerde var bu dünyada.

İçinde bu his varsa yaz gitsin.

Okuduğunuz yazarlar ve eserleri hangileri:

Sabahattin Ali: Kürk mantolu Madonna, İçimizdeki şeytan, Kazancakis: Zorba.  Şiirleriyle Ümit Yaşar Oğuzcan. Sait Faik Abasıyanık'ın hikayelerini, Nabakov' un öykülerini seviyorum, herkese tavsiye ederim.

Sizin Öğretmen olduğunuzu biliyoruz. Öğretmenlik mi, yazarlık mı: bir başka deyişle; YAZMAK mı yoksa Ders Anlatmak mı, HANGİSİ?

Ders anlatmak da belli açılardan yazmak gibidir. Biz öğretmenler, merak duygusunu canlı tutmak, akıcı, sakin, ders anlatırken dikkat ettiğimiz şeyler, Bazen plan yaparız, bazen de o plana uymayız. Yazmak da öyle bazen planlı, bazen de doğal.

Yazmak; çok da öğretmenlik yapmadan insanları düşünmeye sevk etmektir.

Romanlarınız var mı?

Tanımadığım insanların kütüphanelerinde benim yazdığım kitaplarım var. Bu düşünce inanılmaz bir şey. Altı tane yayınlanmış ve hala düzenlemeleri yapılan yedinci kitabım yolda.

Bir yazar neyle beslenir?

En büyük şey; hayatın kendisidir. Gözlem de çok önemli. Yazıyorum ve yazdıkça var olduğuma, geliştiğime inanıyorum.