Sen aklıma gelince her şey gülümserdi.
Ağaçlar şarkı söyler, rüzgar tatlı eserdi… Sabahattin ALİ

En büyük zenginlik “SENİ ANLAYAN” birine sahip olmaktır.

Helal kaynamayan aş, “AŞTAN SAYILMAZ.”

Bilemezsin kim dost kim düşman. Bazen tuttuğun eldir seni arkandan “VURAN.”

Kadını geçimsiz yapan “SEVGİSİZLİK”, sevgisini yok eden “İLGİSİZLİK”tir.

Kimse benimle oynamıyor diye ağlama “ÇOCUK”. Sen büyü hele. Bak ne oyunlar oynayacaklar “SENİNLE…”

Annem hep derdi ki;
Kadere küsme sakın.
Bil ki; seni yaratan, sana senden de yakın…
Pişmanlık kurtuluştur. “VİCDANLA” yüzleşerek yeniden varoluştur.

Ne gaflet, ne cehalet, ne sefalet kaderdir.
ALLAH ancak sabreden “KULLARLA” beraberdir…

Anlamayanlar için “DİLİMİ”, Değersizler için “KALBİMİ”
Yormadığım günden beri “MUTLUYUM..”

İNSANLARI kandırması kolaydır…
Hele de “YARA ALMIŞ” insanları..
Çünkü onlar; sığınacak bir liman, korunacak bir yürek arar kendine.
Yaran varsa sakla kendine, açma kimselere.
Seni ilk orandan vururlar “UNUTMA…!”

Anladım ki insanlar:
Susanı “KORKAK”,
Görmezden geleni “APTAL”,
Affetmeyi bileni “ÇANTADA KEKLİK” sanıyorlar..
Ama yanılıyorlar….

Canın yana yana öğrenirsin. Zamanla kime ne kadar değer vermen gerektiğini…

Ben seni: “EN ÇOK BU SAATLERDE” özlüyorum… Bunu hangi saatte okursan oku…

Yapacağın bir şey kalmadıysa, “NEREDE DURACAĞINI BİL”. Bazı şeyleri zorlamak yerine, o şeylerden vazgeçmeyi bil…

HEY SEN…!
Hani sen değil miydin doğru olmayanla “İŞİ OLMAYAN”,
Sen değil miydin düştüğünde “TEK BAŞINA” ayağa kalkan.
Şimdi niye seni yarı yolda bırakan için “ÇEKİLMİŞ KÖŞENE AĞLIYORSUN…”
Sen ayrılık sanıp üzülüyorsun ama belki de kalbini teslim ettiğin “ALLAH” kurtardı seni ondan…

Bazılarının yüreği daracık; ne “SEVGİ” sığıyor içine, ne de “İNSANLIK…”

Kimsenin ahı kimsede kalmıyor. Dil ile incittiğini “VİCDAN” ile ödüyorsun…TABİİ VARSA!

SEN….
Gönlünü ferah tut.!
Ne mutsuz edip “GÜLEN”
Ne de aldığı ahları ödemeden ölen “YOK BU HAYATTA…!”

AFFEDEN İNSANLARI; “Enayi” zannediyorlar. Onların intikamlarını; “ALLAH” alır, bilmiyorlar…

HAYAT BANA EN ÇOK NEYİ ÖĞRETTİ biliyor musunuz?
Değer görmediğim “SEVGİDEN…”
İyi niyetimi hak etmeyen “NANKÖRDEN…”
Sesime sağır herkesten “VAZGEÇMEM gerektiğini…”

Sadece insanlar değil. Matematik de bize yalan söyledi…
Değer verdiğimiz “ON KİŞİYİ TOPLADIK”… ”Bir ADAM” bile etmedi.!

YORULDUK BE HAYAT….
Sabrın! selamete ereceği günleri beklemekten…
Yarı yolda maskeleri düşen, iki yüzlü insanlarla yürümekten ….
Hak ettiğimizi düşlemekten… Hak etmediğimizi görmekten “YORULDUK…”

Her şeye rağmen “YAŞAMA SEVİNCİNİZİN” zedelenmesine müsaade etmeyin, etmeyelim.

Eğer siyasetle ilgilenen biriyseniz, kazanamadıysanız.
Bir başka zamana, bir başka bahara deyin. Kendinizi kaptırdığınız, onsuz yaşayamayacağınızı zannettiğiniz birçok başarı ve yenilginin birden “HİÇLİĞİNİ” fark edersiniz.

Sadakat ile ihanetin nasıl kol kola gezdiğini biliriz değil mi?

İSVİÇRE

Size bugün İsviçre'den söz edeceğim.

Başşehri Bern. Burada üç kanton var. Almanca, Fransızca, İtalyanca, Latin Romaniş olmak üzere dört lisan konuşuluyor. ZÜRİH önemli şehirlerinden birisi. Buraları anlatacağım.

Leman gölü buraya ayrı bir güzellik katıyor. Etrafında köyler ve çiftlikler bulunuyor. Ve neye ihtiyacınız varsa satılıyor. Alış veriş sonunda parayı oradaki kumbaraya atıyorsunuz, yani; satıcı yok, görünürlerde kimse yok.

Buraya has, en meşhur YEMEKLERİ:

Fondü. Peynirin eritilip içine şarap, karabiber, sarımsak konarak kaynatılmasıyla yapılıyor ve özel bir çatalla yeniyor. Her evde pişiyormuş. Fondünün içine ekmek batırılarak çay veya şarapla yeniyor.
Restoranda yenirse, kim ekmek parçasını fondünün içine düşürürse, yemeğin bütün masrafını o ödüyormuş.

İsviçre erkekleri, 50 yaşına kadar sürekli askermiş. İlk asker dönüşü, silahı dahil tüm teçhizatını evine dönerken getirirmiş. Her sene iki hafta askere gitmek zorunda imişler ve bu iki haftalık askerliği yaşadıkları şehirde yaparlarmış.

Haftanın Sözü: Yaşamın bana verdiği iki ders; Çevreni daralt. Ve gereksiz kalabalıkların seni üzmesine izin verme. Franz KAFKA