Yazıma masal gibi başlayayım. “Bir varmış, bir yokmuş.” Masal okumadım hiç. Masal dinlemeyi de sevmem. Yine de masal gibi devam edelim. Evet, bir varmış, bir yokmuş. Varken yokun kıymeti, yokken varın kıymetinin değeri çokmuş. Sonra? “evvel zaman içinde kalbur saman içinde, inler cinler top oynarken yıkık hamam içinde. Develerin tellal, pirelerin berber olduğu zamanlarda..” diye devam eder gider masallar, sonra mı, sonracağızıma söyleyeyim. Masal gibiymiş hayatlar. Bir varmış bir yokmuş.
Bu yazıyı okuyan okur, kaç yaşında? Yirmi, otuz, kırk. Bitmeyecek gibi hayatlar. Bitmez sanırsın biter. Geçmez sanısın geçer. Masal gibi. Yalan gibi. Yaşayıp yaşamadığını anlayamadan. Bugün yazıyoruz. Bugün okuyoruz. Bugün konuşuyoruz. Söylüyoruz. Yalnız şu an için. Bugün için hep olanlar. Ya yarın?
İnsan hayatı doğduğu günden sayılı. Nefes alışın, verişin. Ölüme kaç var? Kaç yaşındasın. Bir insan kaç yıl yaşar? Yetmiş, seksen, doksan. Kaçınılmaz sona kaç var?
Zaman bir su gibi akıp geçiyor. Hortum gibi ömrünüzü içine çekiyor. Hayatı bitmeyecek gibi sanırız. Oysa ne kadar da kısadır hayatımız. Bir bakarsın ki ömür gelip geçmiş. “Dünya değirmendir” demiş, Yunus Emre.
İnsan bu dünyayı yaşadığı hayatı bitmeyecek gibi yaşıyor. Dünya hayatının saltanı bitmez sanıyor.
Hayat o kadar kısa ki. Etkili, yetkili bir makam mevki sahibi mi oldunuz, Çevrenizdekileri küçük görmeler, aşağılamalar başlar. Ölümü unuturuz. Mevki ve makamın, saltanatını sürdürme keyfi. Şimdi nefes alıyorsun. Bugün hayattasın. Ya yarın? Dünya baki mi? Kime kalmış?
Bugün mevki makam var? Ya yarın? Ne mevki ne makam? Bugünün yarını var. Ya sonrası? Bugün ki sözlerin yarın seni bağlamaz mı?
Hayat kaç gün? Biliyor musunuz yarına çıkıp çıkamayacağımızı, elimizde senedimiz mi var?
Ne demiş Yunus Emre, “Dünya bir değirmendir demiş, Ahir bir gün ölürsün, ölüm vardır bilirsin” demiş.
Gaflet çok insanın gözünü kör etmiş.