Bayram manevi anlam taşıyan belli bir günde, bir toplumun, milletin, topluluğun bütün fertlerinin bir sevinci paylaşması, bir ortak duyguyu yaşamasıdır. İnsanın kendisini o duygu alanında bulmasıdır.

Orucu tutanıyla tutmayanıyla bir Ramazan ayını daha geride bıraktık. Bayram, elbette oruç tutanlarca biraz daha heyecan ve özlemle beklenir. Ancak bu demek değildir ki, oruç tutmayanlar ve ya tutamayanlar için bayram onların neyine..Bir kimse orucu tutmasa da bayram sevincine iştirak edebilir. Ona ‘Sen oruç tutmadın, bayramda da sevinme’ demek, bir yanlışa bir başka yanlışla karşılık vererek yanlışa hizmet etmek olur. Burada temel husus ‘aidiyet’ duygusudur. Aidiyeti güçlendirerek, pratikteki sorunlar giderilebilir. Ama aidiyeti tahrip etmek ve insanları dışlamak fevkalade büyük bir hatadır.

Ramazan Bayramı, adeta yavaş yavaş gelen, ancak, hak edilen bir bayramdır. Bayram namazı da bir kutlama namazıdır. İslam’da kutlamalar da bir ibadet niteliği taşır. Barışmak farz, bayram namazı kılmak vacip, bir görüşe göre ise sünnettir. Bu nedenle bizde bayram namazlarından sonra küskünler barışır, barıştırılır. Bayram namazı kılıp da kimseyle bayramlaşmadan çekip gitmemek lazımdır. Vaktiniz yoksa, duygusal olarak o atmosfere katılmanız gerekir.

Bakınız peygamberimizin bir bayram kutlamasına: Bir bayram günü Medine’de açık alanda kadın erkek, çocuklar topluca bayram namazı kılınıyor. Efendimiz ‘Herkes en güzel elbiselerini giyip gelsin’ diyor. Bir kadın ‘Benim yeni elbisem yok, gelemem’ diyor. Hz. Peygamber ‘İki elbisesi olan biri bu kadına elbise versin, yoksa Medine’de bayram namazı kıldırmam’ diyor. Bir tek kişi mahzunsa, bir tek başı okşanmamış yetim varsa, hatırı sorulmamış bir kimsesiz varsa, o bayramın tadı yakalanamamış demektir! Bayram, yoksulluğun imha edildiği gündür. Bayramda hiç kimse kendini yoksul, mahrum hissetmesin diye çalışmalıyız.

Kimsesizliğin ortadan kalktığı bir gün olmalıdır bayram. Tabir caizse adeta bir ava çıkar gibi kimsesizleri bulmak ve onlarla bayramlaşmak, kucaklaşmak icap eder. En iyi yardım, en çok muhtaç olana yapılan yardımdır. En yoksul, en çaresiz, kimsesiz insanlara destek olmak, bayramdaki en mühim işimizdir. Birliktelik esastır. Biz dualarda ‘Rabbena’ deriz. Yani, ‘Rabbimiz.’ ‘Rabbim’ demeyiz. ‘Biz’ diyerek dua ederiz.

Bayram, zihnimizden dertleri büsbütün kovmak değil, dertleri paylaşarak sevince yönelmektir. Vur patlasın çal oynasın mantığıyla bayram kutlamak uygun değildir. Türkiye’de 74.7 milyon, İslam coğrafyalarında 1 milyar 400 milyon Müslüman ve hatta tüm dünyada 7 milyar insanla birlikte sevinmeyi gözetmeliyiz. Özellikle de Arakan’daki mazlumları unutmadan onların derdine deva olabilecek mutlaka bir şeylerimiz vardır. Onları ulaştırmamız lazım. Hiçbir şey yapamıyorsak bu bayram gününde onlara dua bari gönderelim. Bayramda birlik, birliktelik o kadar önemlidir ki, bayrama katılmayı engelleyecek şekilde bireysel ibadete bile müsaade yoktur. Bayramda oruç tutmak mekruh, bazı bilginlere göre haramdır.

Mümkün olduğunca çok bayram ziyareti yapmalıyız. İşin tadı burada zaten. Bayramı tatil gibi düşünemeyiz. Tamam işe gitmiyoruz ama bu, bayram tatilidir. Bir bayram selamsız, kelamsız, merhabasız, bayramlaşmasız geçiyorsa, o bayram değildir. Ne kadar çok bayramlaşma olursa, o kadar büyük bir bayram olur. ’Bayram çocuklara gelir’ denir. Ben çocukken kim bize daha güleç davranırsa, daha çok şeker, harçlık verir, leblebi, tatlı ikram ederse, onları daha çok severdik. Hâlâ çocukluğumda bizi sevindiren o evleri, o amca, teyzeleri sevgiyle hatırlıyorum. ‘Bayram etmek’ kadar, ‘bayram ettirmek’ de önemlidir. 

Bayram tamamıyla toplumsaldır. Bayram dost ile gelir, yâr ile gelir. Ülkeler at sırtında fethedilir ama at sırtında yönetilemez. İnsanlar, değerler etrafında birleşir. Bizi, değerlerimiz yaşatır. Bayram, en büyük değerlerimizden biridir. Herkese hayırlı, sevinçli bayramlar diliyorum.