Kızılay Aşevi’nin yanındaki köprünün korkuluklarına yaslandım. Eski Cumhuriyet İlkokulu’nu şimdinin Belediye Binası olan okulu izliyorum. Kaç yıl öncesine gittim, bilmiyorum. Oraya buraya bırakılmış eski elbiseler gibi anılar. Küçük bir çocuğu hatırlıyorum, kendisinden büyük çantasıyla, Hıdırlık yolundan, Yağlı Dede Türbesi’nin, Marangoz Lütfi Ağabeylerin, Tuzcuların, Tayyibe Ablaların evinin önünden yokuş inen çocuk Cumhuriyet İlkokulu’na yürüyor.

“Eskiler alırım!” diye bir eskicinin sokaktan sesi geliyor. Ya anılar? Eskiyen anıları da ben yazarım. Anılar da eskir ya yazılarda kalır, anılar da eskir ya düşlerde kalır, anılar eskir ya bir makalede kalır.

“Eski eski” derler ya, “siz eskiye kurban olun” diyesi gelir insanın. Eski bir giysinizi, eski bir ayakkabınızı kazağınızı bir köşede bulursunuz ya yıllar öncesine gidersiniz. Anıların yolculuğu başlamıştır sizde. Belki on yıl belki yirmi yıl öncesinde o giyside bulursunuz kendinizi, bir çift ayakkabıda, bir kazakta yıllar öncesine gidersiniz, belki gençliğinize, belki çocukluğunuza.

Yıllar ne çabuk geçer. Neler değişmiştir hayatınızda. Nereden, nereye? Sadece elbisede mi, ayakkabı da mı anılar? Sadece eşyalarda mı saklı anılarınız?

İnsanlar, zaman içinde anılar kadar eskir, insanlar da değişir. Zamanla zaman içinde eskiyen anılar, duygular gibi, elbiseler gibi. Dünya hep bir değişim içinde. Anılarda kalan insanları “anlamaya çalışsak” da insanoğlu anlaşılmaz. İnsanoğlunu kim anlamış ki biz anlayalım. İnsanı tanıyamaz, anlayamazsın. Öyledir insanoğlu. “Yıllardır tanırım” dersin, bilirim dersin ama kesinlikle anlayamaz tanıyamazsın. Hem duygularına hem inandıkların ters köşe yaptırırlar, Hele ki sevdiklerin? En çok da onlar seni üzer, en çok da onlar yaralar, en çok onlar seni kırar.

Cumhuriyet ilkokulu geçmişe, anılara götürdü beni? Yine ilkokul olarak kalsa, Çay Mahallesi çocuk cıvıltıları ile dolsa daha mı iyi olur, Çay Mahallesi, Cumhuriyet İlkokulu adı ile anılırdı.

 Sonra Saray Sineması ve yazlığı yerinde mi kalsaydı? Nostaljik bir sinema. Akşehir’de o güzellikte bir sinemamız var mı? Yok! Devasa bir sinemaydı. Salonu ve balkon kısmı ile. Öyle küçük cep sinemaları gibi değil! Haydi yerini doldurabilirsen doldur bu sinemanın.

Haydi anılarda kalan belediye düğün salonunun yerini doldur? Yine Akşehir Halk Kütüphanesinin yerini doldur.

Yıllanmış elbiseler, çantalar, ayakkabılar eskir eskimez bir yerlere atılır, yok olur, kaybolur. Tam unuttuğumuzu sandığımızda bir bakarsınız ki karşınızda. Hayatınız alt üst olur, öyle mi?

Ya eski hatıralar, belleklerden silinmeyen? Ya eski insanlar! Eşyalar eskir, anılar eskir, insanlar eskir. Anılarda eskir, belleklerde kalan ise silip atamadığımız, bir boşlukta kalan üzüntüyü paylaşırız. adı makale olan, hikâye olan.