Bugün, gazetenin tarihinde sessiz adımlarla ama derin bir iz bırakan Ahmet Şener’i anıyoruz… Ahmet Amcayı hiç tanıma fırsatım olmadı; ne bir çayın sıcaklığında paylaşılan sözlerini duydum, ne de yüzüne yerleşen tebessümün anlamını öğrendim. Yine de insan, birini tanımak için bazen onunla aynı masaya oturmak zorunda değildir. Ardında bıraktığı emek, dokunduğu hayatlar ve bugün hâlâ hissedilen varlığı, yokluğunun içinden bile karakterini fısıldar.

Ona “gariplerin babası” derlermiş. Bu ünvan, kimsenin kendi kendine alacağı bir şey değil; hayatın kenarında duranların sessizce yüklediği bir şereftir. Kimin kapısı çalınsa açtığı, kimin sesi kısılsa duyduğu, kimin hikâyesi kaybolsa yerine koyduğu söylenir. Gücünü insanların acılarına kulak vermekten alan bir yürekmiş. Belki de bu yüzden, onu tanımayanlar bile yokluğunu hissediyor.

Gazetecilik çoğu zaman hızlı; satırlar koşturur, gündem değişir, hayat akar. Ama bazı insanlar, hayatın hızına rağmen unutulmaz bir duruş bırakır. Ahmet Amca’nın mirası da tam burada duruyor: İyi insan olmak, haberi yazmaktan daha kalıcı bir eylemdir. Onu tanımış olanlar için bir anı, tanımayanlar için bir örnek, hepimiz içinse bir iyilik mirası bıraktı.

Bugün, onu tanımadan anmanın tuhaf bir hüznü var içimde. Ama aynı zamanda derin bir saygı ve şükran duygusu da… Çünkü değerli insanlar, tanımasanız bile size değer kattıklarını hissettirirler. Ahmet Amca da tam böyle bir hatıranın sahibi.

Hatırası yolumuzu aydınlatmaya devam etsin, huzur içinde uyusun.