"Arabın yalellisi tükenmez!" diye bir deyim var. Çölün sıcağında bunalan insanlar; "YA LEYL! YA LEYL..." diye geceyi çağırırlarmış.

Leyl, gece demektir. Gündüzün çöl sıcağından aşırı bunalan  insanların; "Ey gece, yetiş!" diye inlemeleri normaldir ve haklarıdır.              "Meccani, neyin nesi" diye soran olursa; o da bedava, yani bedelsiz demektir. Leyli meccani de; bedava gececi anlamına geliyor.

İlkokuldan sonraki bütün eğitim yaşamımda; leyli-meccani idim.

Parasız yatılı okumakta olanlar, diğer öğrencilerden daha bir boynu eğik ve adeta korkak olurlar.    Çünkü parasız yatılı okuyacak olanların babasından; babası yoksa resmi velisinden; "Parasız yatılı öğrencinin sınıfta kalması; veya okulu bitirdikten sonra devlet hizmetinde yükleneceği mecburi hizmet görevinden kaçınması halinde; ona sarf edilen paranın; faiziyle geri alınacağına dair; sağlam kefilli senet alınırdı.

Babası veya ailesi varlıklı olan gündüzlü veya paralı yatılı öğrenciler; ne kadar alay ederlerse etsinler veya kendisini ne kadar küçümseseler, hatta itip kaksalar; parasız yatılı öğrenci, onlara uymamak ve de hiçbir olaya karışmamak zorundadır.

Devletimizin büyükleri bu sistemi kurmakla iyi yapmışlar. Çünkü yurdumuza ve milletimize iyi hizmet eden elemanlar, genellikle parasız yatılı okuyanların arasından çıkmıştır. Elbette ülkemizin her bir çocuğu ve  vatandaşı; cinsi ve sülalesi ne olursa olsun; vatanımıza ve milletimize layık olmak ister ve onu yüceltmeye çalışır.

Fakat gündüzlüler ve paralı yatılılar, teneffüs saatlerinde top oynarlarken veya koşup neşelenirlerken; parasız yatılı; kitaba gömülmeye veya geçmiş dersleri tekrarlamaya daha bir zorunlu hisseder kendisini.

Bölgede tek olan 194o'lardaki Denizli İsmet İnönü Lisesinde; Denizlili olanlardan çok daha fazla, ege bölgesinin verimli il ve refah içindeki ilçelerinden gelen paralı yatılı öğrenciler fazlaydı. Çünkü o bölgede İzmir'den başka yalnız Denizli'de lise bulunuyordu. Çevredeki varlıklı il ve ilçelerdeki aileler; çocuklarını Denizli lisesine paralı yatılı gönderiyorlardı.

Bodrum katta, öğrencilerin bavullarını koyduğu BAVULHANE bulunuyordu. Uzun teneffüslerde, herkes bavulunu açar; çamaşır değiştirecekse; oradan alırdı. Çevreden gelen Manisalı ve Muğlalı varlıklı aile çocuklarının bavullarında; o verimli bölgenin kuru yemişleri ve kuru üzümleri dopdoluydu. Onlardan yeterince alır ve zevkle yerlerdi.

Yalvaç'ın ve Isparta'nın varlıklı aileleri ise; daha yakın olduğundan çocuklarını Afyon Lisesine gönderirlerdi. Kan kardeşim Yalvaç'ın Sücüllü kasabasından rahmetli Yusuf Uysal'ın babası; Afyonda tüccardı. Yusuf liseyi Afyonda bitirdi. Hukuk okudu; avukatlık yaptı. Parasız yatılı kurumu olmasa; ülkemize önemli hizmetler veren birçok kişi eğitim alamayacaktı. Devletimizin, özellikle Batı Alemine göre geri kaldığımız teknik konularda eğitim alanlara burs vermekte cömert davranarak; kalkınmamızı hızlandırması uygun olacaktır.