“Şiirin, üzerinde uzlaştığımız bir tanımı yoktur. Şiir nedir sorusuna metaforlar, imgelerle örülü yanıtlar alırsınız. Kimisi şiir muhaliftir der, kimi tek kişilik tiyatro.”  

“Adını rahmet ve hürmetle andığımız Birliğimizin Kurucu Başkanı, meslek ustamız şair Prof. Dr. Faruk Erem “Şiir bir özgürlüktür” der. Kimilerince şiir direnmektir. Yokluğa, aşkın büyüsüne, zulme ve zalime diremektir.  Bakarsınız şiir “Işıklarla oynamayın/ Bu kirliler kokar bir gün/ Dedim ben size“ diye başlar. Sonra “An gelir/ yağmurda bir militan ölür/ Sehpada Pir Sultan ölür” diye devam eder. Ardından “Orda yıldızlar daha parlaktır/ Aynalar daha ayna/ Yaşamaya başladığın an/ Biraz daha koyulaşır ağaçların yeşili/ Orası/ Şiirin kendini göndere çektiği yerdir” diye sonsuza değin sürer.

Şiir direnmekse, “şiir özgürlükse”, “direnmenin” ve “özgürlüğü her yerde, her alanda korkusuzca savunmanın” ustaları olan hukukçuların şiirlerini toplayan meslektaşımız Veysel Gültaş’ın bu gerçekten yorucu, emek isteyen özgün çalışmasını okuyucuyla buluşturmak gerekti. Veysel Gültaş’ın yeni çalışmalarında buluşmak dileğiyle, kalemine sağlık diyorum.” (Av. Prof. Dr. Metin Feyzioğlu-Türkiye Barolar Birliği Başkanı)

Veysel Gültaş; hukukçu, şair, yazar bir insan. 12 Eylül 1980 cuntasının hukuka aykırı yaptırımlarına karşı direnen genç bir savcı olarak 1978 yılında Van’da göreve başlıyor. Tüm yanlış uygulamalara, haksızlıklara karşı bilgisiyle, yüreğiyle, hukukun üstünlüğünü savunarak karşı çıkıyor. Halkın gözünde, gönlünde destanlaşarak, gönül verdiği hukukta bir sevdanın peşinde günümüze dek geliyor. Ülkemizin pek çok yöresinde çalışıp hizmetini tamamlıyor. Günümüzün sayılı avukatlarından.

Sürekli araştıran, üreten, borçlu olduğu topluma çalışarak bunu ödemeye kalkan bir hukuk sevdalısı. Hukuk üzerine yazdığı kitaplar boyuna yakındır. Şiir, deneme, otobiyografi, anı türü yapıtlarıyla da edebiyatta sessiz, sakin yol alan bir edebiyatçı.

Hukuk bürosunun duvarında büyükçe bir metal üzerine işlenmiş Ahmet Yesevi’nin dörtlük biçimindeki sözleri okuyanın belleğine kazınıverir: “Ekmek, su, aş bulmak gecikebilir/ Temele taş bulmak gecikebilir/ Devlete baş bulmak gecikebilir/ Adalet gecikmez, tez verilmeli.”

2014 Ocak ayının ilk günlerinde Konak Belediyesi’nin bir etkinliğinde yeni çıkan, baskıları yapılmış üç kitabının (Ütopyanın Peşindeki Adam: Dr. Kriton Dinçmen, Korku Çağından Günümüze İnsan Haklarına Yolculuk, Eylül Kasırgasında Gülün İsyanı) tanıtım günü vardı. Büyük bir beğeniyle izlendi. Üç kitabı da etkinliğe katılanlara ücretsiz olarak dağıtıldı. Etkinliğin üzerinden bir hafta bile geçmemişti. Sevindirici bir haber Barolar Birliği’nden geldi. “Kadı Burhaneddin’den Günümüze Hukukçu Şairler Antolojisi” kitabının üçüncü baskısı yapılmıştı. Önsözünü Türkiye Barolar Birliği Başkanı Av. Prof. Dr. Metin Feyzioğlu’nun kaleme aldığı antoloji kitapçılarda yerini almıştı.

Veysel Gültaş’ın gecesini gündüzüne katarak, büyük araştırmalar sonucu hazırladığı geniş oylumlu (700 sayfalık) bu antoloji bir başucu kitabıydı. Belki de o güne dek şiirlerini bir yere ulaştıramamış hukukçu şairlere de bir vefa örneğiydi. Kitabın sayfalarını karıştırmaya başladığınızda birçok şairin dizeleriyle, şiirleriyle karşılaşıyorsunuz. Şaşkınlıkla bu kişi de hukukçuymuş, demeden edemediğiniz bir kitap olmuş. Veysel Gültaş’ın titiz, kılı kırk yaran özelliğiyle özenli bir çalışma çıkmış ortaya…

Ülkemizde antoloji geleneği vardır. Her antoloji kuşkusuz titiz bir çalışmanın sonucu ortaya çıkar.  Çoğu Tanzimat’ın sınırlarını pek aşmaz. Yüz yıldan öncesine rastlamak olası değildir. Veysel Gültaş’ın titizliği burada da açığa çıkıyor. Kadı Burhaneddin’den (1344-1398) başlayan antoloji altı yüz yıllık bir dönemi de içine alıyor. Kimse atlanmadan hukukçu olup da şiire emek vermiş, şiirin kanatlarında yolculuğa çıkmış tüm şairleri kucaklamış Veysel Gültaş. Divan şiirinin ülkemizin bir zenginliği olduğunu, o dönemin şairlerinin şiirlerine yer vererek göstermiş.

Kitabın önsözünde şiirin insanlık dünyasındaki önemine değinmeden edememiş. Şiire olan tutkusunu şairlerin, yazarların özdeyişlerini kullanarak kanıtlamış. Octavio Paz, “İnsan, eğer şiiri unutsaydı, kendini unutmaya mahkûm olurdu. Başlangıçtaki kaosa dönerdi.”    

Hitler’in Propaganda Bakanı Gobels; “Bana şiirden, kültürden söz etmeyin, silahımı çekerim.” Veysel Gültaş ise şöyle der: “İnsanlığın tasarlanarak işlenmiş en güzel suçudur, şiir…”

Özenle hazırlanmış antolojide kimler yok ki? Hüseyin Avni Cinozoğlu, Turgay Fişekçi, Birol Keskin, Akif Kurtuluş, Celal Ülgen, Kemal Burkay, Şemsi belli, Berin Taşan, Şinasi Özdenoğlu, İsmet Kemal Karadayı, Nüzhet Erman, Niyazi akıncıoğlu, Necati Cumalı, Oktay Rıfat, Ziya Osman Saba, Müştak Erenus, Cevdet Kudret, Nedim, Sümbülzade Vehbi, Baki, Veysi, Riyazi…”  Daha onlarca hukukçu şair, onlardan birer şiir demeti, ruhunuza sesleniyor dizelerle.

Özellikle şairlerin elinin altında bulunması gereken zengin bir kaynak. Aziz Nesin’in deyişiyle “Ülkemizde on kişiden on biri şairdir.” Şair bolluğunda ne yazık ki en az satılan da şiir kitaplarıdır. Eğitimci, öğretmenlerin de mutlaka edinmesi gereken bir kitap. Bir eğitimci olarak bu antolojiden derslerimde epey yararlandım. Şiirsiz, öyküsüz ders yapılmayacağına gönülden inananlardanım.

Yazımı şair, yazar, hukuk insanı Veysel Gültaş’ın bir sözüyle noktalamak istiyorum: “Bilinen bir söylemi tersine çevirerek söylemek gerekirse, yüzyılların gerçeği, şunu öğretmiştir insanlığa; Bir ülkenin şiirlerini yazanlar, o ülkenin yasalarını yapanlardan daha güçlüdürler.”

HUKUKÇU ŞAİRLER ANTOLOJİSİ (3. BASIM) / BASIMA HAZIRLAYAN: VEYSEL GÜLTAŞ / TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ YAYINLARI (Aralık 2013)

Editörün Notu: Savaş Ünlü’nün bir sonraki yazısında, Hukukçu Şairlerden örnek dize ve dörtlüklere yer verilecektir.