Cevap ve Düzeltme hakkı için 5187 Sayılı Basın Kanunu gereği bir üst mahkeme itiraz mercii ASLİYE CEZA MAHKEMESİ olmasına karşın hükümetin terör ve PARALEL YAPI gibi örgütlerle uğraşmak için Haziran 2014’te çıkardığı 6545 Sayılı Kanun gereği Sulh Ceza Hakiminin verdiği bir kararı maalesef o ilçeye en yakın Ağır Ceza Mahkemesinin bulunduğu yer olan YALVAÇ SULH CEZA HAKİMLİĞİ bakmaktadır. “İlgili Hakimliğin Kararlarının Kaldırılması” için hukuki mücadelemizi gerek Pervasız Gazetesi gerekse de şahsım olarak AYM ve AİHM nezdinde sürdürme yolumuzun açık olduğunu ve de HSYK’ya şikayet hakkımızın bulunduğunu, siz saygıdeğer Pervasız Okurlarının ve Kamuoyunun takdirine bırakıyoruz.

HABER - YORUM: ÜMİT AYKUT ŞENER

Akşehir Belediye Başkanlığınca tarafımdan kaleme alınan 47 adet Haber/Yorum başlıklı yazılarımın kendilerini ilgilendiren büyük bir kısmına suskunlukları 7 Haziran seçimlerinin yaklaşması ve partisinin zor duruma düşürüldüğünün farkedilmesi sonucu bozulmuştur. Pervasız’a gönderilen “Cevap ve Düzeltme” yazılarında karşı iddialarını ispat eden hiçbir eki olmamasına rağmen Mahkeme Kararıyla yayınlamak zorunda bırakıldığımızı ve bırakılmaya da devam edildiğimizi kamuoyuna duyurmak istiyorum.

Neydi bu kendisini ilgilendiren yazılarım bir hatırlayalım;

 “AKŞEHİR’İN DERDİ İŞSİZLİK, BAŞKANIN İSE MİMARİ KAPI!”

“Ya Ya Ya Şa Şa Şa SALİH BAŞKAN Çok Yaşa!”

HASTANEYE GÜZERGÂH YOKSA OY DA YOK!

HADİ ORDAN BE KILINÇ; TARAFSIN BARİ SALLAMA!

AKŞEHİR BELEDİYE MECLİSİ’NİN; TEMMUZ, HAZİRAN VE EKİM 2014 TOPLANTILARI ‘YOK HÜKMÜNDEDİR!’

Öncelikle Sayın Okurlarımızın ve Halkımızın şunu iyi bilmesini isteriz ki; “T.C.Anayasası MADDE 27 - BASIN VE YAYIN HÜRRİYETİ” güvence altına alınmıştır. Bu yüzden hiçbir baskı ve yıldırma girişimi ‘Pervasız’ı yolundan alıkoyamaz.

Akşehir Belediyesi hakkında ilk yazıma 19 Temmuz 2014 tarihinde başlamışım ve aradan yaklaşık 9 ay geçtikten sonra o günkü halkın sorunlarına cevap vermeyen Sayın Başkan, nasıl olduysa birden bire uykusundan uyanmış ve 7 Haziran seçimlerinin yaklaştığını farkederek Akşehir 1. Noteri’nin yolunu tutuvermiş.  5187 Sayılı Basın  Kanununun 14. Maddesine göre yayınlanmasını talep ettiği “Cevap ve Düzeltme” yazılarını belli aralıklarla gazeteye göndermiş. Ancak, gönderdiği hiçbir yazısının ekinde iddia ettiğim konuların gerçek dışı olduğuna dair karşı delillerini eklemek yerine  - eğer varsa – yalnızca MAZBATASINI eklemekle yetindiğini yani ‘MAZBATAM OLMADAN ASLA’ dediğini siz okurlarımızla ve kamuoyuyla paylaşmak isterim.

Diğer taraftan, Akşehir Halkı açısından en önemli olan “BELEDİYE ENCÜMENİ MARİFETİYLE PARK RUHSATI ‘RESTAURANT’A DÖNÜŞTÜRÜLDÜ” yazıma ise herhangi bir talebinin olmadığını da özellikle hatırlatmak isterim. Nedenini Akşehir Halkı gibi doğrusu ben de merak ediyorum.

Sayın Başkan bir cevap yazısında “...Halkımız bizim için inilecek yerde değil aksine çıkılacak yerdedir. Halkımızın iyi günüde de kötü gününde de yanındayız..” demesi inandırıcılıktan o kadar uzak ki. Çünkü UNUTULMASIN Kİ; Akşehir Halkı ve Bölgede yaşayan vatandaşlarımız hala 5 Yaşındaki Melih Ateş’in ölümüne hala ağlıyor.  Kozağaç Mahallesi ve Karayolları Kavşağındaki “‘ÜST ve ALT GEÇİT PROJELERİNİ KİM İPTAL ETTİRİYOR?’ sorusunun cevabı hala verilmiş değil! Sayın Başkanın buradaki vatandaşlarla muhatap olarak gören var mı hiç? Düzenlenen protestolara yatıştırmak için kendileriyle konuştuğunu duyan bilen var mı? Protesto yapıldığı gün belediye başkanı yayınlarımız sonrasında zorla açmak zorunda kaldığı ‘Hayvan Pazarı’nda vatandaşlarla çay içiyor, sohbet ediyordu..!

Akşehir Belediye Başkanı öncelikli işini nikay kıyma ve twit atabilmek için kendisine fırsat yaratmaya adamış gibi görünüyor. 7 Haziran akşamı sandıktan çıkacak sonuçları hep birlikte göreceğiz. ‘Twit Atmak’ mı oy kazandırıyor yoksa ‘Halkın Gerçekleri’ni görmezden gelmek mi oy kaybettiriyor?

“Hasteneye Güzergah Yoksa Oy Da Yok” dedik ona bile yazı göndermişte ne oldu? Hani Milletvekili Baloğlu da SÖZ VERMİŞTİ,hala konya UKOME’den yazılı bir KARAR yok! Siz CUMHURU kör kendinizi KURNAZ mı sanıyoruz? Kaldı 6 gün, bekleyip göreceğiz YAZILI KARARI... Akşehir Belediye Başkanı olarak madem bu konuyla canla-başla (!) uğraşıyordunuz da neden Doğrugöz Mahallesinde Milletvekilinizin telefon şovuna engel olmadınız ya da olamadınız. Kendisi, sizi seçmenlerin nezdinde küçük düşürmüş olmadı mı? Hatırlatmak isterim ki, siz seçimi karşısınızdaki rakip aday Osman Fedai’nin Doğrugözlü olmasına karşın bu mahalleden aldığınız oylarla kazandığınızı inkar edebilir misiniz?

Akşehir Sulh Ceza Hakimliği, Akşehir Belediye Başkanının gönderdiği ilk iki yazısına ait “Cevap ve Düzeltme” talebini reddetmiştir. 5187 Sayılı Basın Kanunu gereği bir üst mahkeme itiraz mercii ASLİYE CEZA MAHKEMESİ olmasına karşın hükümetin TERÖR ve PARALEL YAPI gibi örgütlerle uğraşmak için Haziran 2014’te çıkardığı 6545 Sayılı Kanun gereği Sulh Ceza Hakiminin verdiği bir kararı maalesef o ilçeye en yakın yerdeki Ağır Ceza Mahkemesinin bulunduğu yerdeki yani YALVAÇ SULH CEZA HAKİMLİĞİ bakmaktadır. Sayın Okurlarımızın ve KAMUOYUNUN dikkatine sunuyouz.

“İlgili Hakimliğin Kararlarının Kaldırılması” için hukuken mücadelemizi              gerek Pervasız Gazetesi gerekse de şahsım olarak AYM ve AİHM nezdinde sürdürme yolumuzun açık olduğunu, HSYK’ya şikayet hakkımızın bulunduğunu, siz saygıdeğer Pervasız Okurlarımızla ve Kamuoyu ile paylaşmak isteriz. 

Yargıtay Genel Kuruluna göre;

 “Basın özgürlüğü kişinin dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren olay ve olgular hakkında bilgi sahibi olmasını sağlamayı amaçlar. Bunun gereği olarak basın haber toplamak, fikir ve kanaatleri izleyerek bunları çözümlemek, yorumlamak, eleştirmek ve sonuçta kamuoyunu ilgilendiren konularda doğru ve gerçeğe uygun haber vermek hakkına sahip ve bununla görevlidir..

Eş söyleyişle; denetim uyarma, eleştiri ve gerçekleri açıklama basının doğal ödevleridir.” (...) “ Demokratik yaşamın gelişmesinde ulusal birliğin sağlanmasında, kamuoyunun sağlıklı bir biçimde oluşmasında sosyal ve siyasal ilerlemede basının çok önemli bir fonksiyonunun bulunduğu açık ve kuşkudan uzaktır. Kısacası basın özgürlüğü demokrasinin olmazsa olmaz koşuludur.”

Yargıtay genel kurulu kararına göre, kişilik haklarına verilen bir zarar söz konusu olsa bile, burada basının kamu görevi yapması dolayısı ile sağlanan amaç, toplumsal yarar arasında denge kurulmasından söz edilmektedir.. “Kamu görevi yapan bir kişinin görevi yerine getirme tarzı ile ilgili olarak, onur kırıcı bir haber yayımlanırsa, bir yandan kişinin onuru, diğer yandan basın özgürlüğü çatışır ve burada BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ KİŞİNİN ONURUNA ORANLA DAHA ÜSTÜN BİR DEĞER TAŞIR”

Anayasada temel hakların dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez niteliği belirtildikten sonra (m. 12) bunların sınırlandırılması ve kötüye kullanılması ancak kanunla (m. 13-14) düzenleneceği belirtilmiş, yine aynı şekilde bir temel hak olarak din ve vicdan özgürlüğünü (m. 24) düşünce açıklama özgürlüğünü (m. 26), toplantı ve gösteri hürriyetini (m.34) de tanımlamıştır. Türkiye Cumhuriyetinin kanunlaştırarak iç hukuk mevzuatı haline getirdiği İnsan hakları evrensel bildirgesinin 18,19,21. Ve diğer maddeleri din, vicdan, düşünce ve kanaat hürriyeti ile bunları ifade etmenin anlam, kapsam ve niteliğini belirtmiştir.. Yine insan hakları Avrupa Sözleşmesinin 9,10,11.maddeleri bu hakların anlam ve kapsamını ve niteliğini açıklamıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin karar ve içtihadları ile bu kavramlar ve kurumların pratik hayattaki karşılıkları konuya netlik getirmiştir. Keza İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ek 1 Protokolünün 3. Maddesi, yasama organının oluşumunda, halkın kanaatinin serbest oluşumunun önemi belirtilmiştir. Bu anlamda toplumsal talepler ve eleştirilerin özgür bir biçimde ifade etmesinin önünde engel konulamaz.

“Düşünceyi açıklama özgürlüğü, demokratik toplumun başlıca temel taşlarından, kişinin ilerleyip gelişmesinin asal koşullarından birini teşkil eder. 2. Fıkra hükmü saklı kalmak kaydıyla BU ÖZGÜRLÜK SADECE İTİBAR GÖREN VEYA ZARARSIZ YAHUT ÖNEMSİZ SAYILAN HABERLER YA DA FİKİRLER BAKIMINDAN DEĞİL AYNI ZAMANDA DEVLET YAHUD HALKIN BİR BÖLÜMÜ İÇİN AYKIRI, KURALDIŞI, ŞAŞIRTICI VEYA ENDİŞE VERİCİ CİNSTEN OLANLAR İÇİN DE GEÇERLİDİR DEMOKRATİK TOPLUMUN VAZGEÇEMEYECEĞİ ÇOĞULCULUK, HOŞGÖRÜ VE AÇIK FİKİRLİLİĞİN GEREĞİ BUDUR.”

GAZETECİLERİN ELEŞTİRİ VE KINAMA HAKKI VARDIR

Gazeteciler ve kanaat önderlerinin genişletilmiş eleştiri hakkı yanında, kamu otoriteleri gibi toplumsal aktörlerin de daha fazla ve sert eleştiriye tahammül yükümlülükleri vardır. Aşağıda kaynakları gösterilen belgeler bu durumu tespit etmektedirler.

“Gazeteciler meslekleri gereği, haber niteliği olan olayları halka duyurmak hak ve ödevi içindedirler. Yasaların kişilere, meslek gruplarına, kamu kuruluşlarına ve devlet yönetimine yüklediği ödevlerin gereği gibi yapılmaması ve yanlış zarar doğurucu nitelik ve doğrultuda yapılması yasalara uygun davranılsa bile kamu yararına aykırı bir biçimde yapılmasına kendi doğru buldukları açıdan ve kamunun doğruluğunda birleştirdiği açıdan ağır biçimde de olsa eleştirme ve kınama hakkına sahiptirler.”

(Yargıtay 4.HD,30.05 1974 T.2113 E.,2898 K. Sayılı kararı M. Reşit Karahasan, Sorumluluk ve Tazminat Hukuku 1989 Basım 2.cilt sayfa:695-696)

ELEŞTİRİLER SERT, AYKIRI, KURAL DIŞI, ENDİŞE VERİCİ OLABİLİR. GAZETECİLERİN GENİŞLETİLMİŞ ELEŞTİRİ HAKKI VARDIR. Buna Göre: Toplumun önde gelen yazar, düşünür, siyasi parti temsilcisi, dernek, vakıf gibi Sivil Toplum Örgütü başkanları gibi kişilerin toplumda yaşanan diğer insanlara nazaran daha geniş bir eleştiri hakkı bulunduğu AİHM tarafından açıkça bir kararda kabul edilmiştir. Nitekim ülkemiz mahkemeleri de bunu birçok kararda kullanmıştır. Bu şekilde bir eleştiri hakkı bulunduğu için anayasal sınırlar içinde bu hakkın kullanılmış olması bir suç teşkil etmeyecektir.. Konu eleştiri olunca sert ve haşin olması ve bunun bir övgü olmaması normaldir..

Kaldı ki, eleştiriler aykırı ve şok edici de olabilir. Kamu görevlilerinin genişletilmiş tahammül sorumluluğu, Sivil Toplum Örgütü temsilcileri ve basının genişletilmiş eleştiri hakkı vardır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yerleşik içtihatlarında da bu böyledir.. Yasalarda yapılan değişiklik ve Anayasanın 90. Maddesinin amir hükmü de bu yöndedir.

Diğer taraftan; Avrupa insan hakları mahkemesinin (AİHM) ikinci idaresinin 21 Şubat 2012'te aldığı karar gereğince;

1. Basın, demokratik bir toplumda temel bir işlevi yerine getirir. Başkalarını hakları ve saygınlığı konusunda bazı sınırları geçmemesi gerekse de, yine de basını görevi toplum yararını ilgilendiren konulardaki bilgi ve fikirleri duyurmaktır. Basın özgürlüğü, aynı zamanda bir ölçüde abartmayı ve hatta provokatif olmayı da kapsar.

2. AİHM kabul edilebilir eleştirinin sınırlarının özel şahıslarla kıyaslandığında siyasiler açısından daha geniş olduğunu bir kez daha vurgular.

3. Gazetecinin kullandığı dil ve ifadelerin provokatif ve kaba olduğu varsayılsa ve bazı ifadedeler rencide edici görülse bile, bunlar zaten büyük ölçüde kamuoyuna yansımış olan bazı olgulara, olaylara dayanan değer yargılarıdır.

Dolayısıyla yeterli ölçüde olgusal dayanağı vardır. Türk mahkemeleri, burada olguları değer yargılarından ayırt etmek için çaba sarf etmemiştir.

4. Yazar, kuvvetli eleştirilerini kendi siyasi görüş ve algılarının da yansıdığı ve hiciv üslubu içinde ifade etmiştir. AİHM, sözleşmenin 10.'uncu maddesinin, yalnızca zararsız lehte değil, aynı zamanda kırıcı, şoke eden ve rahatsız edinici bilgi ve düşüncelere de uygulanması gerektiği yolundaki görüşünü tekrarlar. Bunlar demokratik toplumun vazgeçilmezleri olan çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirliliği gerekleridir. Üslup ifade şekli olarak iletişimin bir parçasıdır ve ifadenin içeriğiyle birlikte koruma altındadır.

5. Sonuç olarak AİHM, yazarın kullandığı kuvvetli ifadelerin Başbakan Erdoğan'a haksız bir saldırı olarak görülemeyeceği kanaatindedir. Ayrıca, dosyada bu yazıların Erdoğan'nın siyasi kariyeri ve özel hayatı üzerinde bir etkisi olduğuna ilişkin hiç bir şey yoktur.

6. Bu çevrede (Ankara'daki) mahkemeler, Başbakanın kişilik haklarının şikâyet sahibinin (Tuşalp) haklarının ve aynı zaman da toplum çıkar açısından basın özgürlüğünün desteklenmesi ihtiyacının üstünde tutulması gerektiği hususunda acil bir toplumsal ihtiyacın bulunduğu ikna edici bir şekilde ortaya koyamamıştır. AİHM, mahkemelerinin takdir haklarını aştığı ve verilen kararların gözetilen meşru amaçla orantılı olmadığı kanaatindedir.

7. AİHM, davacıdan talep edilen tazminatın önemli bir miktar oluşturduğu ve bu miktarın başkanlarını kamu görevlerine eleştirmekten caydıracağını, bilgi ve fikirlerin özgürce yayınlanmasının sınırlandırabileceğini değerlendirmektedir.

Konya AK Parti Milletvekillerinden birisi Konya’daki bir internet sitesine yaptığı “Akşehir ilçesinde bile Milli Eğitim Müdürlüğü atamasına karışmadım. Ben paralel yapıyla uğraşıyorum, uğraşmaya da devam ediyorum” açıklamasına hitaben, “AKŞEHİR’DE PARALEL YAPI İLE MÜCADELE YOK! AK Parti İlçe Teşkilatında ve Belediye Meclisi’nde yer alan üyeleri kim araştırdı, haklarında düzenlenen olumlu raporları genel merkeze kim gönderdi? Haydi açıklansın da bilelim..!” diyerek cevap vermiş ve sormuştum. Kasım 2014’ten bu yana hala bekliyoruz.

Akşehir’de olup-biten tüm bu gelişmelerden en başta;

CUMHURBAŞKANLIĞI MAKAMI, BAŞBAKANLIK MAKAMI, İÇİŞLERİ BAKANI, AK PARTİ GENEL MERKEZİ ve SÜLEYMAN SOYLU ile KONYA AK PARTİ İL TEŞKİLATI gazetemiz tarafından haberdar edilmiştir.

Saygılarımla...

Normal021falsefalsefalseTRX-NONEX-NONEmso-para-margin-bottom:8.0pt;line-height:107%;