Zeytin ve İncir, kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim'de adı geçen iki kutsal üründür.

İkinci cihan savaşına Rahmetli İsmet Paşa'nın öngörüsü ve tedbirli davranışıyla katılmadık; kendileriyle birlik olmamızı isteyen iki cenahın baskılarını da atlatabildik. İnsanlarımız ve askerlerimiz kırılmadı! Fakat savaşın getirdiği ekonomik güçlükler, yoksulluk ve hatta açlık getirdi. O açlık yıllarında; devletimiz,  memurlarına yeterli ücret ödeyemedi. Bu açığı telafi etmek için; memurlara çok az miktarda yiyecek yardımı yapıldığı zamanlar oldu. O yiyecek yardımlarından biri de zeytin yağı ve Nazilli basması idi.

İç Anadolu halkı, zeytini ve zeytinyağını pek tanımıyordu. Birçokları tiksiniyordu.

İnekleri ve bilhassa mandaları (camızları) yönetmek ve sağmak da, epeyce zordu.                                Camız besleyenler  genellikle daha zengin olanlardı. O güçlü ve boynuzlaması tehlikeli olan dişilere, önce kendi yavrusu emzirilir; biraz sonra yavru dışlanarak, sağmaya başlanırdı.

Bu iş bile maharet isteyen bir marifetti. Dişi hayvan alışık olmadığı kadına kendini sağdırmazdı. Erkekler ise, hayvan sağmaya alışık değillerdi. Öyle bir işi yapan erkek de, duyulur ve görülürse el içine çıkamaz; kahveye gittiğinde alaya alınır ve aşağılanırdı.

Tereyağına paraları yetişmeyen Memurlar, zorunlu olarak eskiden yemedikleri zeytin yağını yemeklere katmak durumunda kaldılar.

Esnaflar ve zengin aileler için ise; birçok yerlerde zeytin ve zeytin yağı tüketmek aşağılayıcı bir durum gibi algılanıyordu. Onlar halis tereyağına alışmışlardı. Çoğunun evlerinde; sağılır inekleri ve camızları(Mandaları)  bile vardı. Tüccarların İstanbul'dan getirdiği güzel kumaşlardan giyinebiliyorlardı.

O günlerde Yalvaçta; bu yönde bir türkü bile yakılmıştı:

"ZEYTİN YAĞLI YİYEMEM!

BASMA DA FİSTAN GİYEMEM!

BEN BİR ESNAF KIZIYIM

MEMURLA EVLENEMEM!"

O dönemler geçti; ikinci cihan savaşına bütün baskı ve teşviklere rağmen katılmamanın avantajları, ülkemizi bugünkü mutlu ve güzel günlere getirebildi.

Gene de bizi felakete sürüklemek isteyen iç ve dış mihrakların tuzağına düşmemek için, çok tedbirli ve uyanık olmamız şarttır. Bütün vatandaşlar birbirimizi sevelim. en küçük iç çatışma ve hatta tartışmalardan kaçınalım. Hiçbir savaşa kimse bizi sürükleyemesin. Şunu iyi bilelim;

Savaş felakettir. Kazanan için bile, felaketten başka bir şey değildir. Bütün vatandaşlarımın ve herkesin bayramlarını candan kutluyorum.