Akşehir kış aylarına girdiği şu günlerde adeta zehir soluyor. Kirlenme, gün geçtikçe, yıllar birbirini kovaladıkça daha da artıyor. Bu olumsuz havayı teneffüs eden özellikle ilkokul çağındaki çocuklar sık sık solunum yollarından rahatsızlanıyor ve tevamsızlık yapmak zorunda kalıyor. Bu ise çocuklarımızın eğitimini oldukça etkilyor.
Şehir merkezindeki hava kirliliği öylesine boyut kazandı ki, akşam üzerleri gözlerini gök yüzüne kaldıran Akşehirliler zehir yüklü bulutun kentin üzerine asılı halde durduğunu kolayca görebilirler. Bundan etkilenmeyen insanımız yoktur tabii; ama en çok da çocuklarımız… Hele bir de esinti yoksa, vay ciğerparelerimizin ciğerlerine!..
Henüz kar yağmadı; ama yağdığında göreceksiniz ki, o beyaz örtü, ertesi gün grileşecek, bir sonraki gün de kararacaktır.
Katı yakıt kaynaklı hava kirliliğinden en çok çekmiş kentimiz biliyorsunuz Ankara’dır. Hafızalarımızı geriye doğru şöyle bir yoklarsak, Ankaralıların neler çektiğini herhalde anımsarız. Havası öylesine kirliydi ki, dünya çapındaki hava kirliliği skalasında önlerde yer alırdı.
Ankara’daki kirlenmenin kaynağında ısınma yakıtı olarak kullanılan kömür ve fueloil vardı. Ankara belediyeleri az mücadele etmediler korsan kömür satıcılarıyla...Şehrin giriş çıkış noktalarında bile kontroller yapılıyordu. Kontroller her ne kadar havayı temizlemediyse bile bir çok çıkarcıların tekerine taş koydu. Ama nihai çözüm doğal gazla yani temiz yakıtla geldi. Ankaralılar kanser üreten ve insanları nefes alamaz hale getiren kirli havadan temiz yakıt kullanımını sağlayarak kurtuldular.
Sorunların başında belki de en önemlisi, devlet eliyle dağıtılan kömür olsun, satıcılar eliyle piyasaya verilen kömür olsun torbaya girdikten sonra her şey değişti. Peki, Akşehir eskiden bu kadar kirli miydi? Hayır. Haremi ya da Kundullu kömürü kullanılırken bile, hava, bugünkünden temizdi. Eskiden, bazı astım hastası hemşehrilerimiz Akşehir’in havası iyi diye kış aylarını Akşehir’de geçiririlerdi. Şimdi “kaçan kurtulur” hesabına döndü.
Gerek devletin dağıttığı, gerekse vatandaşlarca piyasadan alınan kömür, ne zamanki torbaya girdi; işte o zaman boğazlarımız, sonra da ciğerlerimiz yanmaya başladı. Kontroller ne kadar, ne aralıklarla, nasıl yapılır bilemem ama gerçek olan kömürden zehir aktığı ve Akşehir’in üzerinde kara bulutların dolaştığı.
Kesin çözüm elbette ki doğal olanında; yani doğal gazda. Burnumuzun dibindeki nimeti ne zaman kullanıp burnumuzun direğini sızlatmaktan ne zaman kurtuluruz bakalım…
Sorunun çözümünü ben şimdilik rüzgarlara havale ettim; inşallah ilgililer esecek rüzgarlara bel bağlamazlar.