Yıllar sonra öğrendim ki:

Kimseyi,sizi sevmeye zorlayamazsınız.

Kendinizi sevilecek insan yapabilirsiniz,gerisini karşı tarafa bırakırsınız.

            Öğrendim ki:

Güveni geliştirmek yıllar alıyor,yıkmak bir dakika.

İnsanların başına ne geldiği değil, o durumda ne yaptıkları önemli.

Olmak istediğin insan olabilmen çok vakit alıyor.

           

KARŞILIK VERMEK. DÜŞÜNMEKTEN DAHA KOLAY.

Bütün sevdiklerinle iyi ayrılman gerek, hangisi son görüşme olacak bilmiyorsun.

Bazı insanlar  sizi çok seviyor ama bunu nasıl göstereceğini bilmiyor.

Her şartta kendisiyle dürüst kalanlar, daha uzun yol yürüyor.

'' Anlatmak ve yazmak ruhu rahatlatır.''

Hiç tanımadığın insanlar,iki saat içinde senin hayatını değiştirir.

Sevgiyi çabuk kaybediyorsun, pişmanlığın uzun yıllar sürüyor.

Bazen başkalarını affetmek yetmiyor.

İnsanın kendisini affedebilmesi gerekiyor.

Öğrendim ki:

Her problem kendi içinde bir fırsat saklar ve problem fırsatın yanında ''CÜCE'' kalır.  Ataol Behramoğlu                         

GİTTİN

Gittin, bense sadece arkandan bakakaldım

Gitme. Beni bırakma demek istiyordum,

İnsanların inandıkları aptalca bir yalanmış ''aşk''.

Sen de bensizsin şimdi.

Sen ve seninle yaşadığım  her şey de bitti.

Çaresizim. GİTTİN..........,

GEZİ NOTLARI

Sizlere gezdiğim yerlerden birisi::İSVİÇRE ve iki dağın arasındaki ''İNTERLAKEN''i anlatmak istedim.

6200 nüfuslu,Alp Dağlarının eteğinde,Thun ve Brienz göllerinin arasında, içinden geçen Aare nehriyle iki gölü birbirine kavuşturan adını da latince ''göller arasındaki yer''anlamına gelen''inter lacus''dan almış İNTERLAKEN.

Burası İsviçre'nin en eski turizm merkezlerinden biri. Alplerin en yüksek noktası.

4158 metre yükseklikte Jungfrau zirvesine trenle çıkmak ve kayak yapmak için,çam ormanları arasında Beatenberg köyü var.Gölden 600 metre yükseklikte, kırmızı pencereli, ahşap evlerle dolu bir köy burası. 

Avrupa'nın en uzun köyü olmasını sağlayan bu cadde 7 km.uzunluğunda ve köyün tümü; yolun iki yanında yer alıyor. Dağlar gölden o denli yüksekte ki, önümdeki görüntü, dağ değil de sanki bir masalın  içinde,  gökyüzünde bulutların üstünde duran, ''beyaz sihirli bir kale..KARLAR KRALİÇESİ ''masalının geçtiği yer sanki.

Evler iki katlı ve hemen hepsi restoran. Alt katı ev olarak kullanan aile, üst katta küçük bir restoran işletiyor.

Sebzeli patates,üzerinde peynir.Salamlı ekmekle yedik. Mürdüm eriği turtası ile de final yaptık.Yan masada oturan yaşlı bir kadınla göz göze geldim, gülen gözleriyle bizi seyrediyordu.

Burada;  kayaktan başka,yamaç paraşütü, kanyon atlayışı, buzul yürüyüşü, dağa tırmanış, iple atlayış, rafting, gölde tekneyle gezinti gibi sporlar yapılıyor.

Göl kenarında ki evler, ağaçlar, tekneler, her şey özenle yerleştirilmiş gibi. Göle doğru akan nehir suları gibi, İsviçre saatlerinde ki zaman da, yaşamda, sessiz ve sakin akıyor burada.

BİR SÜRE SONRA

Bir eli tutmakla, bir ruhu zincirlemek arasında ki farkı öğrenirsiniz.

Ve aşkın yaslanmak .Birlikte olmanın da güvende olmak anlamına gelmediğini öğrenirsiniz.

Ve öpücüklerin sözleşme ve hediyelerin de vaat olmadığını öğrenmeye.

Yenilgileri ; başın dik ve gözlerin açık karşılamaya başlarsınız.

Yarın ile ilgili her şey belirsizdir. Ve öğrenirsiniz;

Her ''HOŞÇAKAL'' ile öğrenirsiniz. Yaşamayı, yaşamı, hayatı ve insanları.

HAFTANIN  SÖZÜ: İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için. ''SEVMİYOR.''

Düşünmekten korkuyor. SORUMLULUK GETİRECEĞİ için.

Konuşmaktan çekiniyor, ELEŞTİRİLMEK İSTEMEDİĞİ için..

Duygularını ifade etmekten,ve reddedilmekten korkuyor. Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için.

Unutulmaktan korkuyor, dünyaya kalıcı bir şey vermediği için.

 Ve ölmekten korkuyor.ASLINDA YAŞAMAYI BİLMEDİĞİ İÇİN.

                                                                                W.Shakespeare