Geçtiğimiz günlerde çok değer verdiğim bir arkadaşım, Ali Rıza Binboğa’nın “Yarınlar Bizim” isimli şarkısını hatırlattı. Şarkının sözleri ilk başta çok güzel geliyor, umut dolu, insanın içini kıpır kıpır ediyor. Ama şöyle bir düşününce, “Mutlulukları niye yarınlara bırakıyoruz?” sorusu aklımı çeliveriyor. Bana göre, güzel yarınları oluşturmanın temelleri bugünkü yaşam şeklimizle atılıyor. Şu anda yaşadıklarımız değil mi geleceğimizi şekillendiren? Bugün mutlu olalım ki yarınlarımız daha büyük mutluluklarla bize kucak açsın.

Mutluluğu ertelemek niye?

Bana göre, insanın kendisine yapacağı en büyük kötülük, kendini görmezden gelmesi. Oysa çok iyi biliyoruz ki; her birimiz çok özeliz ve her birimiz mutlu olmayı sonuna kadar hak ediyoruz. 

Mutlu olmak veya mutluluğu ertelemek konusunda en çok dikkatimi çeken konulardan birisi ebeveynlerin takındığı tutum. Sanki sadece çocukları mutlu olsun diye varmış gibi davranan ebeveynler... Çocukları mutluysa onlar da mutlu veya mutluymuş gibi. Annelerimizin klasik sözlerinden değil midir; ‘Saçımı senin için süpürge ettim, yemedim yedirdim.’  

Sahi, çocuklar için veya herhangi birisi için kendini feda etmek gerektiğini biz nereden öğrendik? Herkese, her şeye rağmen değil de herkesle mutlu olunabileceği seçeneği niye bize sunulmadı? Mutlu olmak için illa çocukların büyümesini mi beklemek gerekiyor veya emekli olmak mı?
Mutluluğun peşinden koşmak, birilerine haksızlık yapmak veya birilerini ihmal etmek anlamına mı geliyor? Biz mutlu olursak, başkalarını mutsuz edeceğimizden mi korkuyoruz?  

Rahmetli Behçet Necatigil, mutluluğu ertelemeyi çok güzel özetlemiş:

Sevgilerde

Sevgileri yarınlara bıraktınız
Çekingen, tutuk, saygılı.
Bütün yakınlarınız
Sizi yanlış tanıdı.

Bitmeyen işler yüzünden
(Siz böyle olsun istemezdiniz)
Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldı.

Siz geniş zamanlar umuyordunuz
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telâşlarda bu kadar çabuk
Geçeceği aklınıza gelmezdi.

Gizli bahçenizde
Açan çiçekler vardı,

Gecelerde ve yalnız.
Vermeye az buldunuz
Yahut vaktiniz olmadı.

Hadi gelin, sevgileri yarınlara bırakmayalım. Hem sevmek ve mutlu olmak değil mi dünyamızı güzelleştiren? Bu güzellikleri henüz belli olmayan yarınlara bırakmayalım.