Gazetemde yazıları çıkan tüm kardeşlerim M.S. doğdukları için yazılarını hazır dizgiyle çoğu kez elektronik posta ile merkeze iletir.

Bu kurala uyamayan tek yazar ben oluyorum. Klavye kullanamadığım, bazen bir harfi dakikalarca aradığım için elle yazıyorum. Gazeteye fırından taze çıkmış halde elden, daha doğrusu şapkamın altında getiriyorum.

Hava çok sıcak, tişörtlerin cebi yok, pantolon dar, elimde sallayacak halim yok. İki aydır korunmak için fötr şapka giyiyorum. Son buluşum, onu kullanıyorum; yazıyı şapkanın içine sokup servisi onunla yapıyorum.

İşte bu nedenle yazı başlığı “şapkadan çıkan yazılar”ı kendim söyledim ve beğendim, bu cümleyi çok tuttum. Belki yakında “Günaydın”ı kaldırıp yerine bunu koyarım.

El yazım doktor yazısına benzer. Ne olduğunu çözmek hem zeka hem de sabır gerektirir. Dizgicimiz Ayşe kızımıza önce bu nedenle teşekkürü borç bilirim.

Köşe masada Coşkun kardeşim var. İlk bakışta filozofa benzer, kendisi zaten öyledir. Bazen Ayşe’yle oturur bulmaca çözer gibi yazımı yorumlarlar. Genel Yönetmen Bayram bıyık altından gülerek onları izler… Sizler işte bu emekten sonra yazılarıma ulaşıyorsunuz.

Gazetemizin elle tutulur sayfalarını kimler okur? Kimler yazımı görünce “Bakalım yine ne yazmış?” der bilmiyorum. Ağzı kapalı bir cam şişenin içinde topluma sallıyorum. Geri dönüş bazen telefon aracılığıyla veya yolda karşılaştığımızda oluyor.

Ama ben özellikle sosyal medya “Facebuk” tarafını seviyorum. Çünkü orada cevapların yazıya dökülmüş halini görüyorum. Bazıları yeni bir makale kadar değerli oluyor.

Bir de benim burada sayfam var. Güncel mesajlarımı buradan yazarım. Bazen ciddiyetsiz gibi görünse de içeriğine beğeni basmak ve hele yorumlayabilmek çoğu kez yürek istiyor. Çünkü bir korku tüneli içindeyiz. Her an, başımıza ne gelir bilmiyoruz. Halbuki “korkunun ecele faydası yok.”

Yetmiş yılı çoktan aşan yaşım sürecimde bazı gerçekleri yaşayarak öğrendim. Doğru bildiğim yoldan geri dönmeyi öğrenemedim.

Kaygım artık kendim için değil torunlarımız için. Onlara nasıl bir yarın bırakacağız?

Eğitimsiz, sorgulama yeteneği olmayan, doğruyu aramayan, üç-beş kuruşluk çıkarı için gözlerini kapayan bu toplumdan açıkçası hiç umudum yok. Bunlar bizi Afganistan zindanı gibi bir konuma adım adım götürecekler.

Yazıyorum, okuyan bir kişi bile olsa onun kafasına bir soru işareti koymak istiyorum.

Şapkamın altına koyduğum yazılarımın hiç değilse dostlarım tarafından daha çok ilgi görmesini bekliyorum.