Tarih insanların arkasında kalan bir ışık olduğu için önünü aydınlatır. Önünü iyi görenler gelecek için umutlarını canlı tutar ve daha başarılı olur. Bu kitabın yazılmasındaki ana amaçta geçmişteki ışığın yanmasını sağlamaktır.

Gölçayır, eski adıyla Yahsiyan; Akşehir’e bağlı şirin bir mahalledir. Yakın zamana kadar belediye olan bu yerleşim yeri Anadolu’nun en eski köylerinden biridir. Höyükler üzerine kurulduğu için Gölçayır’ın kuruluş tarihi M.Ö. 5000 yıllarına dayanmaktadır. Gölçayır sıradan bir köy değildir. O Sultandağı ile Akşehir Gölü’nün birbirlerine en çok yaklaştıkları yerin tam ortasında bulunmaktadır. Orta Anadolu’nun en dar geçitlerinden birisinin üzerinde yer almıştır. Bu bakımdan stratejik bir önemi vardır. Tarihte pek çok orduya geçit vermeyen Anadolu’nun bir sağlam kilididir. Bir tarafı Sultan Dağlarına yaslanmış, diğer tarafı Akşehir gölünden su içmektedir. Sulak mı sulak, verimli mi verimli topraklara sahip kiraz, vişne, erik, elma gibi bütün meyvelerin en güzellerinin yetiştiği bir yerleşim alanıdır.

Gölçayır’ı anlatan bir kitap yazma hikayemiz ilginç bir şekilde gelişmişti. Yaklaşık bir yıl önce gazeteye Yahsiyan ile ilgili bir makale yazmıştım. Birkaç gün sonra sanal ortamdan Dursun Solmaz adında birisinden arkadaşlık teklifi geldi. Kabul ettim. Hemen Gölçayırlı olduğunu ve yaşadığı yerle ilgili bilgiler almak istediğini söyledi. Ben de elimden geldiği kadar bilgi vermeye çalıştım. Fakat sorular bitmiyordu. Müthiş meraklı biri olduğunu hissettim. Birden: “Gel sizin köyün kitabını yazalım” dedim. Sevinçle kabul etti. Oysa Dursun Solmaz’la hiç karşılaşmamış, yüz yüze konuşmamıştık. Hemen bir köyün kitabı nasıl yazılır diye düşünmeye başlamıştım. Tek bir köyü anlatan örnek bir kitap elimizde yoktu. Peki, biz nasıl, neyi yazacaktık. Araştırmaya başladım. Kütüphanelere gittim, aradım. Yardımcı bilgiler elde ettim ve sonunda kitabın içeriği hakkında bir taslak hazırladım. Taslağı Dursun Solmaz’a gönderdim. Artık yol haritamız vardı. Taslağa uygun olarak ben bir yandan, Dursun Solmaz bir yandan araştırmaya başladık. Bu arada asıl işlerimizi de aksatmadan çalışmaya başladık. İğne ile kuyu kazıyorduk. Her zamanki gibi titiz davranıyorduk. Özellikle geceleri saatlerce yazışarak bilgi alışverişinde bulunuyorduk. Zor dönemleri işbirliği yaparak alanında ilk olan bir eseri ortaya koymaya çalıştık.

Hazırlanan bu eserde ilk olarak “Gölçayır Köyünün Geçmişteki Adları Ve Anlamları” araştırılmış, verilen adların daha çoğunlukla bulunduğu yere bağlı olduğu ortaya konmuştur. “Gölçayır’ın Coğrafyası” bölümünde coğrafi konumu, Sultan Dağları, idari yapısı, nüfus yapısı, Gölçayır’da tarım, yetiştirilen meyveler, Gölçayır’da hayvancılık, akarsu ve göller, meralar, bahçeler vb. konular ele alınmıştır.

“Tarihsel Süreçte Yahsiyan’daki Üzüm Bağları Ve Şarap Yapımı” kısmında ise Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde üzüm ve şarap yapımı incelenmiştir. Ayrıca depremler ve yeraltı hareketlenmeleri tarihsel süreci içerisinde ele alınmıştır..

“Gölçayır Tarihcesi” bölümünde Antik çağlardan başlayarak Yahsiyan’ın geçirdiği evreleri yüzyıllar şeklinde bölümlendirerek ortaya koymaya çalıştık. Tabii ki bir yüzyıl içerisinde pek çok şey yaşanmıştır. Biz ancak sağlam kaynaklardan elde ettiğimiz bilgilerle bu bölgedeki yaşanmışlıklar ortaya koyduk. Genel tarihe girmeden yerellik üzerinden hareket etmeye itina gösterdik. Yahsiyan tarihte büyük olayların yaşandığı bir merkezdir. Romalıların ve Bizanslıların kale yaptığı, Selçukluların zamanında Ahilerin yerleştiği, Beylikler döneminde gelirlerinin vakıflara bölüşüldüğü, Osmanlılar döneminde eşkıyalar tarafından soyulduğu, Boşnakların yerleştirildiği, Birinci Dünya Savaşı’nda ve Milli Mücadele’de şehitler ve gaziler veren bir beldedir.

“Gölçayır’da İz Bırakanlar” kısmında bu beldeye eli dokunarak değişimi sağlayan ve ilk olma özelliğini taşıyan kişiler anlatılıyor. Bütün güzel işler bir kişinin ayağa kalkması sonucu gerçekleştiği için bu kişilerin unutulmasına yürekler razı olmamaktadır.

Elbette ki Gölçayır’da yapılan düğünler unutulmadı. Kına yakılan geceler, hamama götürülen damatlar, gelin alma ve gelini damat evine götürme merasimleri tek tek açıklandı. Öyle ki oynanan oyunlar, söylenen türküler ele alındı. Bilhassa Gölçayır’ın marşı haline gelen “Yahsiyan’a Varamadım Yalınız” türküsünün hüzünlü hikayesi anlatıldı.

Her yaşamın sonu ölüm, ölünün varacağı yer ise mezarlıklardır. Yahsiyan’da bulunan mezarlıklar incelendi, araştırıldı ve ölülerin de unutmadığını gösterdik.

Gölçayır adını aldığı Akşehir Gölü’nü de geniş bir şekilde ele aldık. Göl olmasaydı Gölçayır olmazdı. Su hayattır. Tarih boyunca Akşehir Gölü’nün geçirdiği evreleri sıralayarak Gölçayır ile Göl birlikteliğini ortaya koymaya çalıştık.

Eserin oluşması sırasında Gölçayır halkının heyecanı bize güç verdi. Bu güçle eseri kaleme aldıktan sonra özellikle yöre halkının müthiş desteği ile bunu bir kitap haline getirdik. Artık Akşehir’e bağlı bu şirin beldemizin yazılı bir kaynağı var.

Bu yöreyi tanımak isteyen kişiler artık “YAHSİYAN Dünden Bugüne” kitabını elinde bulunduracağı için “Yahsiyan’a Varamadım Yalınız” demeyecektir…