Başkentin sokak başları, alt ve üst geçitleri, dilencilerle dolu. Bazı caddelerde ise, yıllardır gelip geçenleri durdurarak "Dilenci olmadığını... Şu veya bu sebeple yardım istediğini" uzun-uzun anlatan ve aynı noktayı hiç aksatmadan her gün tutan saygın görünüşlü kadınlar çok. Belediyeler ise bu konuyla hiç ilgilenmiyorlar. Ankara sokakları Suriyeli ve başka ülkelerden gelen, en çok da yerli dilencilerle dolu! Hepsi de bu işi meslek edinmiş profesyoneller! Son dönemde ise; Ankara sokaklarıyla, caddelerini; alt ve üst geçitleri, ailecek dilenen ve etrafa bel- bel bakan Suriyeliler tümüyle doldurdu. Babaları, eşi ve çocukları; hepsi birden yardım istiyorlar. Çoğunun önünde veya serdikleri serginin üzerinde, yardım istediklerini anlatan Türkçe yazılar var. "Dilenmesinler de, ne yapsınlar?" diyenler de olabilir.  Fakat hiç olmazsa baba veya anne bir iş bulup çalışmalı! Bir şekilde hizmet yaparak o yolla geçinmeyi göze almalı. Belediye de, görevini yapmalı! Dilenciliğe engel olmalı. Kızılay'da şişmanca, geçkin nutuk atar gibi emredercesine konuşan bir bayan var. Herkesi durdurup kendisine yardım edilmesi gerektiğini anlatan uzun söylevler dinlettirir. BELEDİYEMİZ UYUYOR MU?

Suriyeli Aile reisi olan erkekler de, çocukları ve eşiyle sokağa veya üst geçide uzanmış  olarak dileniyorlar. Çalışmak isteseler, işçilik yapabilirler. Ev işi yapmayı göze alsa; hanımlar pek ala iyi para kazanır. Kızılay  ve Ulus'un her noktasında başka ülkelerden gelmiş olan ve yarım Türkçeyle, para isteyenler de çok. Karışan ve bu geri kalmış ülke görüntüsüne engel olan ise hiç yok!

En başından beri yetkililerimiz, Suriye ve Mısır olaylarına; ülkemizin çıkarlarını ön plana alan bir gözle bakmadılar. Daha çok mezhepsel ve duygusal önceliklere yer verdiler.  İhracatımız ve gelirlerimiz büyük darbe aldı!

*Irak'taki son durum karşısında; bizim yetkililerin, Suriye-Mısır ve Irak politikalarının; ne kadar yanlış olduğu tamamen gün yüzüne çıktı. Mısıra, Irak ve Suriye'ye ihracatımız durdu; maddi kayıplarımız çok büyük!

*Musul konsolosluğumuz basıldı; diplomatlarımız dahil birçok vatandaşımız rehin edildi. Üstelik yetkililerimize ne yapmaları gerektiğini soran ve konsolosluğu korumakla görevli olan ulusal güçlerimize; "DİRENMEYİN!" diye buradan emir  verildiği açıklandı. Ne yazık ki, bu haber doğru imiş! Tekzip bile edilmedi. Oradaki diplomatlarımız dahil; çalışan insanlarımız ve oraya yük taşıyan şoförlerimiz araçları ile birlikte rehin alındı. Bizimkiler bu tecavüzleri de hazmederek geçiştirmek istediler. Aslında yalnız vatandaşlarımızı değil; Irak ve Suriye'de yaşayan Türkleri ve Türkmenleri de korumak ana politikamız olmalıydı.