Sınıf arkadaşımız ve toplu yemeklerimizin başkanı, Necati Uğur; Kargaların insanlardan akıllı olduğunu ileri sürer. Kedilerle olan savaşlarında, onları mağlup etmek için; topluca ve planlı olarak saldırıyorlarmış. Bu savaşı gören başkan, hemen bana anlattı. Bana sorarsanız, kargaları da sevmem; kedileri de! Maceracı oldukları için, belki kargaların tarafını biraz tutabilirim. Kedileri tutmayı veya okşamayı hiç denemedim. Tüylerinden hoşlanmıyorum. Büyük Adaya her gidişimizde, oradaki kargaların kedileri nasıl alt ettiğini, biz de görmüştük. Gerçekten Büyükada'da, kargalar ile kediler arasında yemek kapma  yüzünden; araya hile ve saklambaçların da karıştığı bir mücadele vardı. Ben kedileri hiç sevmediğim için, içimden kargalardan yanaydım. Çoktan gitmiyoruz; gene o mücadele sürüyor mu bilmem.

Nenem ise, kargalardan illallah demişti. Yalvaç'taki Çocukluk yıllarımda dedem gile gittiğimizde; nenem, hep aynı karganın bulaşıkların yıkandığı hayata bakan yerden; o zamana göre çok pahalı olan tek sabununu kapıp kaçtığından yakınırdı. O dönemlerde lavabo filan yoktu; borular döşenip evlerin içinde musluktan akan su da, gelmemişti henüz. Su uzaktaki çeşmeden veya Çınaraltı kuyusundan bin bir zahmetle tenekeye veya testiye doldurup getirilir... Testiden veya tenekeden maşrapaya veya toprak ibriğe doldurulur ve öylece abdest almak için sağ ele veya yıkanacak kaba dökülürdü. Küçükler abdest suyunu ellerine kendileri dökerler; Büyüklerin ise ellerine ibrikten su; evin yetişkin oğul veya kızı tarafından dökülür. Hatta saygı duyulanlar  abdestlerini, kapağı suyun alt kısma akabilmesi için; delikli kapağı olan kalaylı bakır leğende alır; yemekten sonra veya abdest alırken evin kızı veya oğlu saygı ile ibrikten suyu dikkatlice avucuna dökerdi.

Hanay veya Haney denen yerin ucunda bulaşıkları yıkamak ve abdest almak için,tahtadan bir yüksekçe yer vardı. Ev halkı Abdesti orada alır, yüz ve bulaşıklar da orada yıkanırdı. Sabun da, tek bir kalıp alınabiliyordu. Karga onu kapıp götürdü mü? Yeniden almak için para gerekiyor; o da herkeste bulunmuyordu.

Yaz gününde kargalar, ağaçlardan veya kurutulmak için serilen damlardan, ceviz çalarlardı. Ağaçlardaki meyveleri yerler;  bazılarını da gagalayıp pisleterek muzırlık yaparlardı. Oysa; "Kedi beslemek sevapmış" gibi bir kanaati vardı büyüklerin. Kargalar ise muzır sayılırdı. Yazın meyveleri yerler, yemediklerini de gagalayıp yenmez hale getirirlerdi. Kış veya erken baharda ise, sabun en hoşlandılarıı yiyecekti.  Kargalardan yana gibi bir yazı oldu. Fakat: Kargaların çoğu haindir.

*Atasözümüz; "Besle kargayı- Oysun gözünü!" der.

Ne yazık ki biz, toplum ve  onu yönetenler de dahil hepimiz; yalnız kanatlı kargaları değil; besleme ve kendilerini güçlendirme yolundaki yanlış işimiz biter bitmez, gözümüzü oymaya kalkışacağı önceden bilinen birçok karga karakterli gurupları ve önderlerini beslmek yanlışlığını yapan bir toplumuz.