TÜM VATANDAŞLARIMIZA İŞ VE  İSTİHDAM SAĞLAMAMIZ ŞARTTIR. En korkunç kötülük ve adaletsizlik; insanları işsiz bırakmaktır! İşsiz adam para kazanamaz, yoksul  kalır. Barınacak yuva, evlenecek eş bulamaz. Yiyecekle giyecek  satın alamaz. Tek bir insanın bile öyle olmasını kabullenmek veya görmezden gelmek; büyük suçtur. Bazı vatandaşlarımız işsizse ve çaresizse; yalnız yakınları veya çevresi değil, tüm toplumumuz ve devletimiz de sorumludur bu durumdan!

Öte yandan yararlı bir becerisi ve mesleği bulunmayan kişilerin, iş bulması imkansız gibidir! "Ne iş olsa yaparım!" demektense; "Filanca işi ve mesleği bilirim... Şu işin ustasıyım..." diyebilmeli, vatandaşlarımızın tümü! Başka bir deyişle her insanımızın bir mesleği olmalı. Bunu düşünerek, Meslek okullarının ve sanat kurslarının ne kadar önemli olduğunu kavrayabiliriz. Mesleği ve ustalığı olan insan, yalnız yurdumuzda değil; dünyanın her yerinde iş bulabilir, alın terini değerlend Şimdilerde yurdumuzda meslek okullarına ve kurslarına önem verilmiyor. Gençler için bir üniversiteye kapağı atabilmek modası yaygın. Oysa üniversiteli işsiz sayısı, üniversite diploması olmayanlardan daha çok! Nedense bizde; "Üniversiteliyim!" veya "Üniversite mezunuyum" diyebilmek, bir övünme gibi algılanıyor adeta! Televizyondaki evlenme programına gelen gençler, böyle deyince daha çok beğenileceklerini sanıyorlar. Oysa karşı taraf, "Aylık kazancım şu kadar" veya "Şöyle- şöyle mallarım var!" denilmesini beklediğini, her halinden belli ediyor. Evlenmek isteyene aday olarak gelenler, evleneceği adamın hatta bayanın, para kazanıyor olmasını; daha da ötesi zenginliğini tercih sebebi sayıyorlar. Bunun için bile, meslek ve iş sahibi olmak şart!

Bir zamanlar ilçelerde, kızlar ve erkekler için ayrı-ayrı meslek kursları açılıyordu. O kursların öğretmenleri, üniversite diplomalı hocalar değildi. Demirci, tuğlacı, terzi veya başka daldaki mesleklerin ustalarıydı. Doğduğum ilçeye, lise de açıldı; birçok dalları olan yüksek okular da açıldı. O okulların mezunlarının çoğu, gittikleri okulun diplomasıyla iş bulamadılar. Kazanç sağlayamadılar... Fakat bir dalda usta olan bay ve bayanların kursundan yetişen herkes iş kurdu; meslek sahibi oldu. Kadın veya erkek terzisi oldular... Kaynakçı, demirci, inşaat ustası oldular. Tuğla ocağı açtılar. Yaşamlarını kazandılar; iş ve aile sahibi oldular; varlık kazandılar.

Üniversiteler ve Yüksek okullar ise; iş bulma veya ülke üretimini artırma konusunda o kadar etkili olamadılar. Belki, açılan üniversite ve Yüksek okula kaydolan kalabalık öğrencilerin; çarşıda alışveriş etmeleriyle veya ev tutmalarıyla harcadığı paralardan yararlanıldı yalnızca. Oralardan diploma alan öğrencilerin çoğu da iş bulamadı. Torpili olanlar veya şansları tutanlar, bir devlet kurumuna yerleşiyor. Ülkeye bir yarar sağlamadan " Salla başını al maaşını!" teorisine uyarak; geçimlerini sağlıyor olabilirler. Çoğunun üretime ve ihracata bir katkısı, pek fazla olmuyor... Olamıyor.

Tüm insanlarımızı üretici bir meslek ve sahibi yapabilirsek; üretim kapasitemiz artar. İhracatımız çoğalır. Cari açıklarımız ve borçlarımız azalır; belki de tümüyle kapanır. Ülkelerin kalkınması için, üretim ve ihracatın, tüketim ve ithalattan fazla olması gerekiyor.