1989’da Sovyet etkisi son derece güçlüyken ve Ermeniler saldırıp durmaktayken bir uçak dolusu gönüllü Azerbaycan'a gitmiştik. İzmir'e çok benzeyen Baku’da tek cami vardı. Secdede alnımızı koyduğumuz yerlerde, Kibrit kutusu kadar kırmızı taşlar duruyordu. “Kerbela toprağı!” dediler. Cami Müştemilatında bir de medrese olarak kullanılan salon vardı Hocalar talebelere ders veriyorlardı. Beni ve yanımdaki arkadaşı hoş tuttular. Hocalara: “Şii öğretisine göre mi ders veriyorsunuz?” diye sordum. “Hayır burada Özbekistan ve Türkmenistan’dan gelen öğrenciler var; onlara Sünni içtihadına göre ders veriyoruz; sorabilirsiniz” dediler. O öğrenciler de, Sünni, inancına göre ders aldıklarını söylediler.

Ermenilerin Hocalı' katliamı; sıkça tekrarlanan saldırıları ve Rusların işgali ve esir tuttukları bütün Türk yurtlarındaki baskıcı davranışları tavana vurmuştu. Her toplantıda, her köy ve kasabayı ziyaretimizde sürekli ağlaşıyorduk. Hiçbir resmi sıfatı olmayan gönüllü gurubumuzun Azerbaycan'a gelebilmiş olması bile; büyük bir heyecan ve umut patlaması meydana getirmişti.

Tüm Türk dünyasının daha güçlü morale ihtiyacı var.

Dünyanın her yerindeki Türk topluluklarına karşı; hepimizin ve resmi kurumlarımızın yakınlık göstermesi yararlı olacaktır. *Amerika'ya *Avrupa devletlerine, Avustralya'ya yerleşmiş olan milyonlarca kardeşimiz var.  *Çin'de Uygur Türkleri garip durumda. İran'a bağlı Urumiye çevresi Azeri ve diğer Türklerle dolu. *Kuzey Irak ve Suriye Türkmenleri perişan! *Balkanlar ve *Batı Trakya Türkleri, yalnız bırakılmış ve ezilmişler. Anayurdumuz Petrolü bol Orta Asya ve çevresi:*Azeri, *Türkmen, *Gagauz, *Özbek *Uygur, *Kırgız, *Kazak, *Karakalpak, *Tatar, *Nogay, *Başkurt, *Kalmuk, *Karaim, *Tuva, *Altay, *Yakut, *Çuvaş Türkleriyle dolu. Karadeniz kıyısında Moldova, öz Türk yurdu! *Kırım Tatarları, Stalin tarafından kıyıma uğratılıp kırıldılar. Kahraman bir gönüllü, kellesini koltuğuna alıp, Sibirya'nın uzak yerlerinden yaşamda kalabilenleri toplayıp, Kırım Türklüğünü toparlamaya çalıştı.

Türkiye Cumhuriyeti devleti ve halkı olarak tüm kardeşlerimizle dostça ilişkiler, ticaret ve yardımlaşma kurabilirsek; hem onlar nefes alır; hem de dış ilişkilerimiz ve ticaretimiz canlanır. Devlet Bahçeli’nin sınırlarımız dışında kalan Türk Topluluklarını ziyaret etmesini, büyük takdirle karşılamıştım. *Özellikle Batı Trakya Türkleri yalnız durumda! İstanbul Rumlarının sahip olduğu tüm haklara ve olanaklara, onların da kavuşması şart.

*Kuzey Irakta ve Suriye’deki Türk ve Türkmenler, itilip kakılıyor;öldürülüyor. Dilleri unutturulmaya çalışılıyor. Devletimizin Suriye’ye karşı uyguladığı dış politika, oradaki Türkleri korumaya ve canlandırmaya yönelik olmalıydı! Suriye ve Mısır meselesine yalnızca El Kaideci bir bakış açısıyla yaklaşıldı. Yanlış politikadan, orada yaşayan Türkler ve Türkmenler çok zarar gördü. Bugün ise, Amerika ve Rusya ile diğer etkin güçler, El Kaideye karşı Esat'ın yanında saf tutmaya hazırlanıyor. Aylarca önce; "On beş güne kadar gider" dedikleri Esat yerini sağlamlaştırdı. Neredeyse o, bizimkinin gidişini görecek! Dış politikamızın, Türklerin birliğini öne alacak yönde; temelden değişmesi gerekiyor. Siyasal nedenlerle tutuklanan herkes tahliye edildi. Yalnız Engin alan tutuklu. Bu haksızlığa de bir son verilmesi gerekmez mi?