Başlarken, bize yeni bir alfabe ve yeni bir hayatı öğreten Başöğretmenimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere bütün öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü’nü en içten dileklerimle kutluyorum.

Eğitimin geldiği nokta hepimiz için malum. Daha ilkokuldan başlayan bir sınav maratonu ve yarış atına dönüştürdüğümüz çocuklarımız.

Pekii yıllar önce durum nasıldı?

Eğitim nasıl bu hale geldi?

Eğitim yatırımı adına yaptığımız güzel ve başarılı çalışmalarımız yok muydu?

Elbette vardı. 

Çok uzaklarda kalmış olsa da bir Köy Enstitüsü geçmişimiz var. Köy Enstitülerini daha yakından tanıyabilmek için Köy Enstitüleri hakkında minik bir kitap yazan eğitim sevdalısı emekli ilkokul öğretmeni Mustafa İnci’yle kısa bir söyleşi yaptık.

“Sizi tanıyabilir miyiz?

İzmir’in kurtuluş yıldönümü olan 9 Eylül 1951 yılında Konya’nın Ereğli ilçesinde dünyaya gelmişim. İsmimin Mustafa değil de Eylül olmasını çok isterdim. İlkokulu Ereğli Dede Köyü’nde bitirdikten, ilk dört yılımı İvriz Öğretmen Okulu’nda ve son iki yılımı Akşehir Öğretmen Okulu’nda tamamladıktan sonra 18 Eylül 1972 tarihinde Ortaköy’de göreve başladım. 1976 yılında Savaş Köyü’ne tayin oldum ve burada hayatımın en güzel yıllarını geçirdim. Savaş Köyü’nün benim için çok özel bir yeri olmasının nedenlerinden birisini ifade etmeden geçmek istemiyorum. Bana bütün öğrencilerim ‘Hocam’ diye hitap eder. Sadece Savaş Köyü’nde öğretmenliğini yaptığım ve yapmadığım herkes bana ‘Öğretmenim’ diye hitap eder. Bu da bana ayrı bir gurur verir, çünkü bizler hoca değil öğretmeniz. Daha sonra Yıldırım İlkokulu’nda görev almamın ardından kendi isteğimle emekli oldum.

Köy Enstitüleri’nin kuruluşu ve amacına gelecek olursak neler söylemek istersiniz?

Köy Enstitüleri, 17 Nisan 1940 tarihinde, dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç’un katkılarıyla köylerde ilkokul öğretmeni yetiştirmek amacıyla kuruldu. 27 Ocak 1954’de tamamen kapatıldı. Köy Enstitülerinin amacı; yıllarca devlete vergisini ödeyen, vatana asker yetiştiren köylülerimizi kalkındırmaktı. Başta köylüyü kalkındırmak ve bilinçlendirmek amacıyla kuruldu. Köy Enstitülerini bende tutku haline getiren noktalardan kısaca bahsetmek istiyorum. Köy Enstitüleri, Türkiye’nin kaderini olumlu yönde değiştirecek bir olguydu. Öğrenirken yapan, yaparken öğrenen bir kurumdu. Kuralcı ve ezberci bir eğitim değil, öğrenirken üreten, üretirken öğrenen uygulamalı bir öğretim sistemidir.

Niçin Köy Enstitüleri?

1935 yılı nüfus sayımına göre 16 milyonu aşan nüfusumuzun yaklaşık 12 milyonu köylerimizde, geri kalan 4 milyona yakını da şehir ve kasabalarda yaşıyordu. Yani genel nüfusumuzun yüzde 80’i köylerde yaşamaktaydı. Yine 1935 yılında öğrenim çağında 1 milyon 800 bin öğrenci vardı. Köylerde öğrenim gören öğrencilerin büyük bir kısmı da ancak 3. sınıfa kadar okuyabiliyordu. Köylerde okula gidemeyen 1 milyondan fazla çocuk olduğu ortaya çıkıyor.

Büyük Atatürk’ün dediği gibi ‘Köylü milletin efendisidir’ özdeyişi bu amacın gerçekleştirilmesi idealini taşıyordu. Köy Enstitüleri hakkında bilmemiz gereken çok önemli şeyler var. Bunları mutlaka bilmemiz ve öğrenmemiz gerekiyor. Türk insanını, özellikle Türk köylüsünü eğitim yoluyla hızlı bir şekilde kalkındırmak ve köy ağalarının egemenliğinden kurtarmak için kurulan Köy Enstitüleri, memleketin hakiki efendisi olan köylüyü, gerçekten efendi yapmak amacını taşıyordu. Köy Enstitüleri araştırılmalı ve bilinmeyen gerçekler aydınlanmalıdır. Bugün sadece anılarımızda yaşayan Köy Enstitüleri mutlaka yeniden kurulmalıdır. Özellikle genç kuşaklarımız Köy Enstitülerini okumalı ve araştırmalı.

Köy Enstitüleri ne gibi faydalar sağladı?

Enstitüler, köy çocukları için fırsat eşitliği sağladığı gibi eğitimin yüksek maliyetini de düşürdü. Köyün içinden çıkarılan, köyle ilişkisi kesilmeden eğitilip köye gönderilen, köyü en iyi tanıyan önderlerin eline bırakılması sonucunu doğurmuştur.

Köyün kalkınması için gerekli yöresel önderlik, bunun için yararlı becerileri kazanmış olan köylü gençlere geçmiştir.

Köy gerçeklerini bilen, köyünü seven ve köyden yetişmiş olan yeni bir aydın tipi türemiştir.

Köy Enstitüleri neden kapatıldı?

Dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Köy Enstitülerinin gelişmesi ve büyümesi için çok çaba gösterdi. 1939 ve 1945 yılları arasında Köy Enstitülerinin sayısı yirmiye çıktı. Ülkemizin kalkınmasını istemeyen çıkarcı çevrelerce zamanın hükümeti tarafından kapatıldı. Kapatıldı çünkü aydın gençlerden korkulmuştu. Köy Enstitüleri kapatılmamış olsaydı ülkemizde köyden şehre göç olmayacaktı, köylerimiz üretim merkezi haline gelecekti. Köy enstitüleri kapatılmasaydı o okullarda okuyan herkesin mesleği olacaktı, örneğin, sağlık, tarım, ziraat, arıcılık, demir işlerinin eğitimi veriliyordu ve dolayısıyla köylerimiz sanayi bölgesi haline gelecekti. Eğer köy enstitüleri kapatılmamış olsaydı, Türkiye dünyanın en zengin, en kültürlü ülkelerinden birisi olurdu. Ama maalesef olmadı.

Köy Enstitülerinde eğitim gören ünlüler hakkında neler söylemek istersiniz?

Dursun Akçam, Talip Apaydın, Fakir Baykurt, Adnan Binyazar, Kemal Burkay, Ümit Kaftancıoğlu, Mustafa Koç, Dursun Kut, Mahmut Makal, Mehmet Özel, Pakize Türkoğlu, Ali Yüce, Tahsin Yücel ilk aklıma gelen isimlerden.”

Bu güzel söyleşi için değerli öğretmenimize bir kez daha teşekkür etmek istiyorum.