Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını

Kendimi bulduğumda anladım…

Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış

Kendi yolumu çizdiğimde anladım…

Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş HAYAT okunarak, dinlenerek değil

Bildiklerini bana neden anlatmadığını anladım…

Bir insanı herhangi biri kırabilir

Ama en çok sevdiği acıtabilirmiş çok acıttığında anladım…

Fakat hak edermiş sevilen onun dökülen her damla gözyaşını

Gözyaşıyla birlikte sevinçlere terk ettiğinde anladım…

’’Sana ihtiyacım var gel!’’diyebilmekmiş güçlü olmak

’’Sana git!’’dediğimde  ANLADIM…

Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış

Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım…

Sevgi  emekmiş, emek  ise, vazgeçmeyecek kadar

Ama özgür bırakacak kadar  SEVMEKMİŞ…

Can YÜCEL

GEL DE ALDIRMA

Bıraktığın gibi değil bu dünya, gel de aldırma…

İnsanca yaşamak artık bir rüya,

Baştan başa  yasta bak Anadolu,

Hasret kaldık doğan mutlu güneşe.

Yürekler yanıyor, düşmüş ateşe.

Yaşayamadık  gitti, kardeş kardeşe.

Yalana dolana karıştık gitti, acıyla, kederle yarıştık gitti.

Bu zalim günlere alıştık, gel de aldırma…

Anaların yaşı nasıl dinecek, çocukların yüzü nasıl gülecek.

Barış için daha kimler ölecek, gel de aldırma dost, gel de aldırma…

BİZ;  BİZİ VE  KENDİMİZİ  FARK ETMEDEN YAŞIYORUZ

Farkındalık;

Kişiliğimizin, zekamızın  ve çevremizin  farkında olmak. Eğer  öncelikle kendimizin farkındaysak, herkesin ve her ayrıntının farkında oluruz.’’Ölü Ozanlar Derneği’’ diye  filme gitmiştim yıllar önce.

Bir öğretmenin kuralları, gelenekten gelen yanlış yöntemleri eleştiren, öğrencilere var olmalarının niceliklerini anlatan bir filmdi, hala unutamam  unutamadım. Okul;  büyüklerin kendi doğrularını gençlere iletme, dayatma yeri değildir. Öğreten öğretmen, öğrenen öğrenci olduğu sürece başarılı olamayız. Bilgileri isteyerek öğrenme ortamı yaratmalıyız. Karşılıklı güven duygusu olmadığı süre başarı olmaz, sorumluluk vermek, öğrenciye güvenmek ve beraber projeler yaparak başlar.

‘’Eğitim ve öğretim;  önce inanmak sonra başarmak istemeli öğrenciden.’’Önce kendine  güvenen  ne istediğini bilen genci fark ederek sevmeli ve okulu, dersleri, yaşamı sevdirmeli. Aile içi huzur ve mutlulukta duygusal iletişimin önemli bir etkisi vardır.

Minik bir ayrıntı, basit bir iltifat ,hoş bir dokunuş, eşsiz  mutlulukların sırlarını taşıyabilir, karamsar ruh halini coşkuya dönüştürür. Derin bir soluk, içten bir şükür, insanın duygularını tazeler. Şu monoton  koşuşturmanın içinde, aslında ilerde  pişman olacağımız  bir çok şeyi ihmal ediyoruz,  ama  gözardı  ettiğimiz minicik mutluluklar….

‘’BİRBİRİMİZİ FARK EDEREK YAŞAYALIM.’’

Haftanın sözü:  Her hangi birinin senden nefret etmesinin asıl nedeni;  Senin gibi olmak  istediği  halde  asla senin gibi olamayacağını bilmesidir.    Victor Hugo

 Haftaya  çarşamba görüşmek ümidiyle sevgiyle kalın.

Yorumlarınız için: [email protected]