Bir gün bir parkın köşesindeki banka oturursunuz, aslında oturduğunuz sadece tahta değildir; yanınızdan geçen hayatları izlemek için kurulmuş bir sahnedir o.
Koşar adımlarla geçen genç bir kız, elinde ders notları… Belki sınav telaşında, belki hayallerinin peşinde. Biraz sonra yanından yaşlı bir amca geçer, bastonuna dayanarak yavaş yavaş… Onun gözlerinde ise telaş değil, yılların yorgunluğu vardır.
El ele yürüyen bir çift görürsünüz; kahkahaları yankılanır, bankın üzerine bırakılmış bir mutluluk izi gibi. Hemen ardından bir anne çocuğunun elinden sıkı sıkıya tutar, sanki dünyadaki bütün tehlikelere karşı tek kalkan o avuçtur.
O bankta otururken fark edersiniz: Herkesin hikâyesi başka, ama sokak aynı. Kimi gülerek geçer, kimi sessizliğe gömülür. Biz çoğu zaman başımızı kaldırmadan yürürüz ama aslında her köşe, her adım, içinde koca bir roman saklar.
Belki de hayatın sırrı, bir an durup izleyebilmekte gizli. Çünkü bazen başkalarının hikâyelerine bakarken, kendi hikâyemizi de daha iyi görürüz.