Bugün size bir itirafta bulunacağım: Akraba dediğimiz şey, kan bağından çok zamanla açılan mesafelerin hikâyesiymiş meğer. Kan bağımız var diye aynı hikâyeye ait olduğumuzu sandık, oysa çoğumuz aynı kitabın farklı sayfalarında tek başına kalakalmışız.
Akrabalık dediğimiz şey bazen bir sofrada yan yana oturup birbirine yabancılaşmakmış. İnsanın aynı soyadını taşıdığı birine selam vermeye bile çekinir hâle gelmesiymiş. Aynı ailede büyüyüp, aynı bayramlarda aynı sofraya oturup, gün gelince birbirinin yükünü taşımaktan kaçmakmış.
Ben büyüdükçe şunu öğrendim: Vefasızlık, kanın içinde değil; karakterin derininde saklı. Bazı akrabalar vardır, bir selamı bile esirger. Dert anlatırsın, kulakları sağır. Mutluluğunu söylersin, gözleri kıskançlıktan kararıverir. Sen varlık gösterdikçe onların içindeki eksiklik kabarır.
Ama bir de akraba olmayan insanlar vardır: Hiçbir kan bağı yoktur, hiçbir zorunluluk yoktur, yine de en kritik anda elini tutarlar. Bir mesajınla, bir sessizliğinle, bir düşüşünle ilgilenirler. Sen söylemeden anlarlar; çünkü bağ kurmak için aynı kandan olmayı değil, aynı gönülden olmayı yeterli görürler.
Belki de bu yüzden bazen en büyük kırgınlığı akrabalara değil, “akraba olması gereken”lere yaşarız. Nüfus kâğıdında adlarımız yan yana durur ama gerçekte dünyaların iki ucundadırlar.
Bir telefon uzağındadır ama kalben bir ömür ötededir. Biri “ne gerek var?” diye düşünür; diğeri “keşke soran olsa” diye içten içe kırılır.
Akrabaların vefasızlığı, insanı en çok sessizliğiyle yaralar. Çünkü biliriz ki bir yabancıdan beklemeyiz, ama akrabadan bekleriz. Bizi biz yapan hikâyeyi bilmesini, en kötü günümüzde yanımızda olmasını, bir cümlemizi duymasını isteriz. Ve işte o beklentinin karşılıksız kalışı insanın kalbine ağır gelen şeydir.
Şunu söylemekten çekinmiyorum artık: Kan bağı, bir yere kadar taşır insanı. Gönül bağı ise ömür boyu. Bazen aynı kandan olmanın hiçbir anlamı yoktur; aynı acıyı anlamayan, aynı sevinci paylaşmayan biri sana akraba değildir aslında.
Ben bugünlerde akrabalığı soyadında değil, davranışlarında arıyorum. Kim gerçekten yanımda duruyorsa, kim bir gülüşümü çoğaltabiliyorsa, kim bir sessizliğimi fark ediyorsa, o benim ailemdir artık.
Çünkü öğrendim ki; insanı kan bağlamaz, vefa bağlar. Ve bazı insanlar, aynı soydan olmayan hâlleriyle bile en yakınlarımızdan daha çok aile olabilirler.