“Belki de Tanrı, biz O’na ulaşmaya çalışırken, çoktan içimizdeydi.”
Bir okurum, insan Tanrı’ya mı ulaşır,yoksa içindeki Tanrısal’ı mı bulur? Sorusunun yanıtını istemiş. Zor bir soru. İnsanın varoluşunu anlamaya dair en eski sorulardan biri. İnsanlık tarihi boyunca aynı soru, farklı seslerle yankılanır: Tanrı dışımızda bir güç müdür, yoksa içimizde saklı bir öz mü? İnsan gerçekten Tanrı’ya mı yönelir, yoksa kendi içindeki tanrısal ruhu mu keşfeder?
Bu kadim soruya felsefenin, dinin, mitolojinin ve bilimin farklı cevapları var — ama yön hep aynı yere çıkar: İnsanın kendisine.
Felsefenin İzinde: Dışarıdan İçeriye
Platon’a göre Tanrı, ideaların en yücesidir; insan bilgiyle O’na yaklaşır. Ama Plotinos bu ayrılığı reddeder: “Tanrı dışarda değil, içindedir.” der. Yani mesele ulaşmak değil, hatırlamaktır. Spinoza bu düşünceyi sistemleştirir: İnsan Tanrı’ya değil, Tanrısal olanın farkına varır.
Kant için Tanrı, bilginin değil, inancın alanıdır. İnsanın içindeki ahlaki yasa, Tanrı’nın yankısıdır. Nietzsche ise tüm bu düşünceleri tersyüz eder: “Tanrı öldü.” Bu, Tanrı’nın yokluğu değil, insanın kendi yaratıcı kudretini fark etmesidir. Yani Tanrı’ya ulaşmak değil, Tanrısal olasılığı kendi içinde doğurmaktır.
Mitolojinin ve İnancın Dili
Mitolojiler, insanın tanrısal olana içkinliğini anlatır. Prometheus, tanrılardan ateşi çalar ve insana verir — Tanrısal kıvılcım artık insanın elindedir. Hint felsefesi “Atman = Brahman” der: Bireysel ruh, evrensel ruhun ta kendisidir.
Tasavvuf da aynı sırrı fısıldar: “Ben gizli bir hazineydim, bilinmek istedim.” Yunus Emre, “Ete kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm.” derken Tanrı’yı dışarıda aramayı değil, içte bulmayı öğütler.
Bilim Ne Der?
Nörobilim, mistik deneyimlerde “benlik” sınırlarının silindiğini söyler. Kişi kendini evrenle bir hisseder. Bu durum, Tanrı’ya ulaşmanın değil, birliğin farkına varmanın deneyimidir.
Son Söz
Belki de insan Tanrı’ya ulaşmaz, çünkü Tanrı hiçbir zaman uzağında olmamıştır. O, insanın bilincinde sessizce var olur. Biz O’nu ararken, O zaten içimizde bekler.
“Tanrı dışarda bir varış noktası değil, içeride bir uyanıştır.”
Not: Sayın Okurum. Bu ve buna benzer sorular felsefi içerikli sorulardır ve verilen yanıtlarda kişiseldir. Felsefi görüşleri değerlendirmek, bilimsel doğrulama gibi kesin ölçütlere dayanmaz; bunun yerine eleştirel düşünme, tutarlılık ve anlamlılık gibi ölçütlerle yapılır.
Görüş ve eleitirileriniz benim için önemli: [email protected]