Ankara’dan çıkınca, ancak Sivrihisar’a kadar rahat geliniyor. Daha sonra *sürekli yeniden ıslahlar, *çöken duble yolların tamiratları ve *durmaksızın sizi sıkıştıran dev çakıl kamyonları, trafiği engelleyerek kaza yaratma olasılığını artırıyor.

            Hiçbir duble yol, bitip de üç-dört sene rahat geçilebilir halde kalmıyor. Her yıl hatta altı ayda bir, asfaltı ve altyapısı değiştiriliyor. Sürekli tamiratlar ve tadilatlar var. Bu düzeltmeler yapılırken, geçişlerin emniyetli olması için, hiçbir önlem alınmıyor. Müteahhitler, görevliler ve bu işte çalışanlar, sanki beş on dakikada bitecekmiş gibi; rahat ve kaygısız davranıyorlar.  Otobüs ve otomobiller için ayrılan geliş gidiş bölümlerinin tümü, tek araba bile sığmayacak kadar dar tutuluyor. Geçmek için ayrılan dar bölümlerin bir yanı mutlaka uçurum veya çukur kanallarla dolu! Oralara bariyer veya başka koruyucu engeller konulmamış. Aylarca ve yıllarca süren tamirler sanki birkaç saniye sonra bitecekmiş gibi; emniyet tedbirleri almaya lüzum duymuyorlar.

            Dev malzeme kamyonlarının sürücüleri fütursuz! Belki ağır mesailerden dolayı canları burunlarında! Özel arabalara kızgınmış gibi bir havaları var. Ne çalışanların, ne müteahhitlerin, ne de onlara bu işleri büyük paralar ödeyerek yaptıran resmi kurumun; “Kaza olmasın” gibi bir dertleri yok.

         Duble yol iyi ama; her altı ayda bir tamir gerektirmemeli. Altyapısı hiç olmazsa on yıl; en azından beş altı yıl dayanacak kadar sağlam ve mükemmel olmalı. Her altı ayda bir yenilenecek ve trafiği tehlikeye boğacak bir duble yol politikasının, hiçbir yararı yok! Yarattığı ölümcül tehlikeler ise, pek çok!

            Çöken veya hemen eskiyen yolların yüklenicileri, bu işten kaç yıl için sorumlu?  Bir yüklenicinin yaptığı işin kaç yıl garantili olacağı; anlaşmalarda yazılı olmalı! Çöken ve eskiyen yolların giderini sürekli devlet çekiyorsa; böyle bir anlayışa para da yetmez; bütçe de dayanmaz.

            800-900 kilometre yolu kazasız belasız geldik. Yüce Mevla güç ve dikkat ihsan etti, durmaksızın direksiyon salladım. Ama tehlikeleri ev halkına belli edip heyecanlandırmamak için; içimden sessizce sürekli dualar ettim.

                                                           ***     

                        SEÇİM SONUÇLARI

MHP’yi baraj altında göstermek ve itelemek için çevrilen dolaplar ve baskılar hem iğrençti; hem de demokrasiye aykırıydı. Gene de, tecelli eden milli iradeye karşı, saygı göstermek gerek.

Ana muhalefette  lidere karşı hareket başlatanların çıkması; politikanın temelinde vardır. Bu uğraşın fakültesine, sınavla birinci olarak girdim. Oradan ve başka bir fakülteden diplomam olduğu halde; yalnızca bir dönem seçim kazanabildim. Lise diplomalı biri, beni de partinin kurucusu olan büyük adamı oyunlarla harcamayı başardı. Siyaset böyle! Derslerimizde, “POLTİKA, İKTİDAR İÇİN MÜCADELEDİR!” diye tarif edilirdi!

Yorulanlar ve harcananlar, çekilip kendi işlerine dönseler bile; çeşitli politik mücadeleler, sürer gider. Siyasetin doğası böyledir! Demokratik ölçüleri ve nezaketi elden bırakmamak en uygun yoldur. 

Seçimlerden çıkarılacak en önemli ders; yüzde bire bile yaklaşamayan birçok partinin durumudur. Üç önemli parti ile barajı aşamayacağı için bağımsızlarla giren hareketten başka, sandalye kazanan olmadı. Ancak Erbakan Hoca’nın partisi, o da yüzde bir buçuk alabildi. Bu sonuca göre; birçok küçük partinin, kendilerine ve fikirlerine en yakın olan partilerle birleşmesi gerektiği akla gelebilir. Böyle birleşmeleri hemen beklemek mümkün değil. Çünkü her insan, kendini dünyanın en akıllısı olarak görür. Kimseye akıl verilemez. Ayrıca, küçük partilerin zamanla gelişip iktidar veya ana muhalefet olabildikleri de çoğu kez görüldü. Tanrı ulusumuzu ve ülkemizi yüceltip zenginleştirsin.

Demokrasi en iyi yönetim şeklidir. Halkın yönetenleri seçmesi; en mükemmel monarşilerden ve çeşitli diktatörlüklerden binlerce kez evladır.

            “Mevla görelim neyler?

  Neylerse güzel eyler.”         [email protected]