Bazı yangınlar vardır; bir sigara izmaritinden çıkar, bir mangal keyfinin ardından söndürülmeyen közden… Sonra rüzgâr eser, alev büyür. O ateş sadece çam ormanlarını değil, içinde büyüdüğümüz çocukluk hatıralarını da kül eder.

Geçtiğimiz yıl Türkiye genelinde 2.025 orman yangını çıktı. Bu yangınlarda yaklaşık 14.000 hektar alan zarar gördü. Yani sadece ağaç değil, kuş yuvası yandı, sincap evi yandı, doğanın dengesi bozuldu. Yangınların %90’ından fazlası insan kaynaklı. Yani bizden, senin benim gibi sıradan insanların sorumsuzluğundan.

Bakın dostlar, yangın mevsimi geldi. Havalar ısınıyor, ormanlarımız kuruyor. Piknik yapıyoruz, doğaya çıkıyoruz, ne güzel… Ama ardından ne bırakıyoruz? Söndürülmemiş bir mangal, ormana atılan cam şişe, yakılan anız, bazen de yoldan fırlatılan sigara izmariti. Ve sonra haber bültenlerinde o acı cümle: “Kontrol altına alınmaya çalışılıyor.”

Şunu artık öğrenmeliyiz:

Ormanlık alanlarda ateş yakılmaz.

Piknik yapıyorsak, ateşi tamamen söndürmeden oradan ayrılmayız.

Cam, şişe gibi mercek etkisi yapacak maddeleri doğada bırakmayız.

Tarla temizliği diye anıza ateş verilmez.

Sigara içiyorsak, izmariti yola değil, söndürüp çöp kutusuna atarız.

Her yıl yanan binlerce hektarlık orman, geri gelmiyor. 20 saniyede başlayıp 20 yıl toparlanamayan yaralar açıyoruz doğada. Oysa sadece 2 dakika düşünerek bu yangınları önleyebiliriz.

Kendimize şu soruyu sormalıyız:

“Ben bir ormanı yakabilecek kadar duyarsız mıyım?”

Cevabımız hayırsa, ona göre davranmalıyız.

Orman sadece ağaç değil. Orman; nefesimiz, suyumuz, geleceğimiz. Kendi elimizle yok etmeyelim.

Orman’ı Sev Ateşi Söndür.!