Sizlere bu satırları öbür dünyadan yazıyorum, çünkü ben öldüm!
Cevat Nuri Bozoğlu ve arkadaşları oturdular; Akşehirspor’a emek vermiş kişileri onurlandırmak için bir yemek verdiler. Birlikte maç seyretmeye karar verdiler.
Zira “bu takımın ilk kadrosundakiler hariç” dediler. Benden başka biri var mı bilmiyorum. Çünkü onlar — Rüstem Abi, Abdil Birim, Savcı İsmet, Postacı Nihat, Halil, Tufan, Yavuzcan Kardeşler, Hayrani, Musa ve diğerleri — zaten öldüler; elinizden kurtuldular.
Bir ben kaldım, bir de kaleci Ahmet Şahin. Aman, salla gitsin.
Bunlar milattan önce yaşadılar; biz 1970’den öncesini saymayalım. Kalan varsa boğarak öldürelim, dediler.
Eline sağlık Cevat, bunu sen yaptın, yaz bir kenara; sen de bu kent için çok çalıştın ama yarın aynı kaderi yaşayacaksın ve yaşarken gömüleceksin.
Şimdi örnek alınacak çok büyük bir adam var; adı A. Nuri Köksal. Tam karşımda duruyor; bana bu kentin en büyük ödülü “Altın Eşek”i verdi.
Üzerine başka birini tanımam; gelmiş geçmiş kim varsa o bir numaradır. Değerini bil!
Yanındaki çömeze gelince… beklesek olur.
Üstelik ben seni gerçekten severim. Efendi, saygılı bir adamsın; yine öyle kalacaksın. Ama bir abinin kulağını çekmesi gerekiyordu; o görev bana düştü.
Erdoğan Özbakır
Bu arada tekrar yazabildiğimi fark ettim. Bundan sonra, gazetem Pervasız kabul ederse ve siz isterseniz, eski köşemde zaman zaman karşınızda olacağım.