Mısır’da önceki gün gerçekleştirilen katliam ve vahşet gerçekten hepimizi etkiledi, derinden sarstı. Yapılan bu vahşeti ve zulmü aklıselim hiç kimse onaylayamaz, mazur göremez.
Bugün dünya medyasına baktığımızda çoğu ülke, bu vahşeti ya görmezlikten geliyor ya da başka alanlara çekmeye çalışıyor. Yazılan çizilenler bakıldığında (ki Türkiye’deki bazı medya gurubu da buna dahil) sanki İhvan terör örgütü ve orada gösteri yapanları "terörist" gibi yayınlar yapmaktadır. Daha önce de aynı odaklar, Gezi Parkı eylemlerini yapanları "direnişçi" diye lanse etmişti. O odaklar bugün Mısır'da binlerce insanın katledilmesini görmemekle kalmayıp masum sivil göstericileri terörist diye sunma çabası içine girmektedir.
Diğer taraftan Mısır'da gerçekleştirilen askeri darbeye bir türlü darbe diyemeyen demokrasi ve insan hakları konusunda şampiyonluğu kimselere kaptırmayan batılı güçler de, yapılan katliama katliam diyememektedir. Ancak ‘tarafları itidale davet etmek' ya da benzeri birtakım saçma sapan diplomatik cümleler kurmak suretiyle suçlarını ört bas etmeye çalışmaktadırlar.
Binlerce kişi şahadet şerbetini içti o meydanda, binlercesi de yaralı. Kimisi keskin nişancılarla indirildi, kimisi otomatik tüfeklerle tarandı. Orada Mısır'da darbeye karşı direnişin merkezlerinden biri haline gelen Rabiatul Adeviyye Meydanı'nda darbeciler tarafından göğsünden ve sırtından kurşunla vurularak öldürülen Müslüman Kardeşler Teşkilatı yöneticilerinden Muhammed el-Biltaci'nin 17 yaşındaki kızı Esma da vardı. Esma saatler öncesinde şu şiirini paylaşmıştı.
Onlar bizi Vetir'de namaz kılarken buldular
Kimimizi rükuda, kimimizi secdede vurdular
Onlar hem güçsüzdü hem az sayıca
Allah'ın kullarını çağır da gelsinler yardıma
Köpüklü deniz dalgalarını andıran ordularla
Bu nasıl bir dünya Allah aşkına! Bir tarafta batı’nın salyasını akıtan Firavunlar, diğer tarafta kefene şahadetle sarılmak isteyen Esma'lar. Sessiz kalan diktatörler, suskunluğunu bozmayan ülkeler. Bu nasıl bir Müslümanlık ki, sızlanmayacak bir vicdanı, hakkı hakikati söylemeyecek bir dili, feryatları duymayacak bir kulağı bünyesinde taşıyabilen insanlar.
Nice Esmalar, nice Ahmedler… İhvan Üyesi Hayrat Şatır'ın kızı ve kocası, Mursi'nin Basın Danışmanı Ahmed Abdulaziz'in kızı Habibe… ve şahadet şerbetini içen binlerce Müslüman.
İçimiz kan ağlıyor dostlar ama inanıyorum ve ümitvarım ki, bugün alnında ve göğsünde şahadet izi olanların torunları tarihin ön sayfalarında alınları açık ve başları dik duracaktır. Bediuzzaman Hazretlerinin dediği gibi Cennet uzuz değil, Cehennem de lüzumsuz değil. Firavunlar firavunluklarını Musa’lar da Musalıklarını yapacaktır. Selam olsun Musa’dan yana olanlara… Selam olsun dik durup sesini gür çıkaranlara…