Bu iki sözcük, birbiriyle akla gelmeyecek kadar ilişkilidir. Savaş varsa; hatta en küçük bir savaş olasılığı ortaya çıkmışsa; ekonomi büyük yara alır.  Bazı çok semirmiş saldırgan ülkeler, yoktan savaşlar icat ederek başka ülkelerin doğal kaynaklarına el koymaya kalkar ve bu hırsızlığı başarırlar. Biz böyle bir haraççılık yapacak durumda ve karakterde değiliz. Musul ve Kerkük, Türkmen yurdu olduğu halde; o kardeşlerimizle birleşerek veya onların bir devlet kurmasını sağlayarak oradaki petrolden yararlanmayı bile beceremedik. Dünya azgınlarının maşaları, kardeşlerimizi sürekli öldürüp ezdiği halde hiçbir önlem alamadık.

 Başkalarının servetlerine el koymayı becerebilen devletlerin, dünya barışını sağlamak için kurulduğu sanılan Birleşmiş Milletler Örgütünde bile üstünlükleri vardır. O da yetmemiş, beğenmedikleri kararları veto etme yetkisi almışlar. Birleşmiş Milletler ve Güvenlik Konseyi, savaşları önlemek için kurulmuş gibi görünse ve öyle olduğu iddia edilse de; durum tam tersinedir. Veto yetkisi, en kolay yalan söyleme ve başka ülkeleri uyutma yoludur. Bir üyenin vetosu ile haklarından mahrum bırakılan Halklar umursanmaz. Avrupa Birliğinin Kıbrıs Rumlarına veto yetkisi verip bizi; "Üye yapacaktık ama veto ettiler!" diyerek, aldatması, böyle bir yalancılık misalidir.

*Birleşmiş Milletlerin hakimi ve Patronu olan azgınlar; daha güçsüz birçok ülkeleri, hatta aynı ülke içindeki halkları birbiriyle savaştırarak bölmeyi ve oraları sömürmeyi hakları gibi görürler. Dünyayı sömürürler.  Gene de oyuncak gibi oynadıkları küçük ve orta boy devletlerin, akılları başlarına gelmez...  Büyük Ortadoğu Projesi böyle bir icattır ve bölüp parçalama planıdır. Üstelik ilk kez Tunus'a veya Sudan'a değil bize; Türkiye Cumhuriyetine karşı başlatılmıştır. Sürüp giden terör, azgın devletlerin ve Sevr projesi sahiplerinin eliyle yaratılmıştır ve onların para ve silah desteğiyle devam ediyor. Bu tuzağı kurmasalardı, bugün en kalkınmış ülkelerden biri olurduk.

 *Yalnızca bu kötülüklerle yetinmezler; ellerindeki modası geçmiş silahları satabilmek için; zavallı güçsüz ülkeleri, birbiriyle savaştırırlar. Savaşan ülkelerin ekonomileri çöker. Halklarının açlıktan ölmemesi için, azgın ülkelere el açmak zorunda kalırlar. Sömürgeciler onlara borç verme karşılığında, yoksul halkların tüm doğal kaynaklarına el koyarlar.

 *Azgın sömürgeciler, toprak ve servet kazanmak için savaşlar çıkarır ve bir saat öce dost göründükleri ülkelere bile, saldırırlar.

 *Kıskandıkları veya bölerek küçültmek istedikleri bir devleti,ülkesinde kargaşalar çıkararak, iç çatışmalarla zayıflatmak da; sömürgeci güçlerin sürekli başvurdukları bir yoldur.

 *Savaş korkunç pahalı bir faaliyettir. Hiç gerçekleşmediği halde çıkan anlaşmazlıklar savaş olasılığını ve korkusunu yaratınca; bir savaşa katılmanın küçük bir  ihtimali bile, bizim gibi bir ülkenin ekonomisine akla gelmeyecek kadar korkunç darbeler vurur. Çok mecbur kalmadıkça ve saldırıya uğramadıkça, bir savaşa taraf olmak cinayettir. İntihardır! Savaşların galibi büyük Atatürk'ün, bu yolda birçok öğütleri vardır.

 *Bizim Filistin davasına taraf olmak veya Suriye'deki iç çatışmaları, kendi problemimizmiş gibi algılayıp büyük giderlere katlanmak gibi bir lüksümüz olamaz.

 Filistin'i savunmak ve İngiliz işgalinden korumak için; atalarımız birçok ordularını feda ettiler. O zamanlar Arap ve Filistinli kardeşlerimiz İngilizlerle ve imparatorluğumuza saldıranlarla işbirliği yaptı. Filistin İngiliz işgaline uğramasaydı; İsrail devleti kurulamazdı.

*Bizim petrol bölgelerimiz koparılarak icat edilen, birçok Arap krallığı ve şeyhliği var. Filistin konusunu halletmek bizden çok o petrol zengini krallara düşer.

 *Suriye'deki iç çatışmaya taraf olmamız; İran, Rusya ve Çin'e karşı olan; fakat onlarla uğraşmayı bizim sırtımıza yüklemek isteyen büyük güçlerin işine gelir. Fiilen savaşa katılmadığımız halde, o yanlış politika  ekonomimize büyük zarar vermiştir. Piyasalarımızda korku havası estirmiştir. Kendi yoksullarımız dururken, yüz binlerce yabancıyı barındırıp beslemek için milyar dolara varan giderler yapmak bile, yanlıştı. Halkımıza karşı haksızlıktı.

}