Günümüzde toplumun psikologlara olan ilgisini ve geçmiş dönemlerdeki bizlerin bakışıyla kıyas etmek ve gözlemlerimi aktarmak için, birkaç psikolojik danışmanlık ofisine ziyarete gittim.

Psikologlar, ofislerinde pozitif enerjileriyle, samimi tavırlarıyla, danışanlarının içlerini rahatça dökebilecekleri, huzurlu bir ortam oluşturmayı başarmışlar.

Çalışma alanlarının depresyon, kaygı bozuklukları, sürekli tekrar eden olumsuz takıntılar ve panik bozukluklar başta olmak üzere, ergen ve yetişkinlerde bilişsel davranışçı terapi ekolüyle, danışanlarına yardımcı olduklarını, evliliklerinde problem yaşayan çiftlere ise “çift terapisi” uyguladıklarından bahsettiler.

Danışanlarda son dönemlerde sıklıkla gözlemledikleri sorunların; kişilerdeki agresifleşme, kaygı bozukluklarında artışlar, özellikle pandemi döneminde sağlık ve temizlik takıntısı olanların çok daha fazla evhamlı davranışlar sergilemeleri şeklinde olduğunu anlattılar.

Hangi durumlarda psikoloğa gidilmesi gerektiğini sorduğumda ise; kişi uzun süredir duygusal çalkantı halindeyse, gerginliklerini kontrol altına alamıyorsa, yaşamında köklü değişiklikler olmuşsa, korku ve panik durumları artmaya başlamışsa, herhangi bir sebep olmadan durduk yere gözleri doluyorsa, hiç çekinmeden bir psikoloğa gidilmesini öneriyorlar:

“Psikologlar olarak bizlerin çabası; danışanlarımızı ruhsal ve psikolojik açıdan rahatlatmak, farkındalık değerini artırmak ve bireyleri toplumsal hayattan zevk alabilir hale getirerek, yaşam kalitelerine katkı sunmaya çalışmaktır.”

“Fiziksel rahatsızlıklarda uzman hekimlere şifa bulmak için nasıl gidiyorsanız, ruhen kendinizi iyi hissetmediğinizde de Psikolojik Danışmanlık ofislerine yani bizlere gelmenizde yarar olduğunu bilmenizi istiyoruz.”

“Gençlerimiz aileleriyle bile paylaşamadıkları bazı fenalıkları yaşamış olabilirler. Hiçbir hata dünyanın sonu değildir. Sorunlarınızı içinize atarak, zamanla taş olup dert olmaması için güven duyacakları ortamlarda bu işin eğitimini almış psikologlara durumunu anlatmalıdırlar. Görecekler ki onlara dağ gibi aşılmaz gelen o sorunlarına yönelik bizlerin bulacağı çözüm önerileri, o sorunların kar topu gibi eriyip yok edecek ve yeni başlangıçlara yelken açabileceklerdir.”

“Her aile içinde veya arkadaş ortamında sorun ya da sorunlar yaşanır, bu kaçınılmaz bir gerçektir. Önemli olan sorunun çözümü olduğunu bilmek ve çözmek için adım atmak gerekir. Bunun için de kendinize yakın, güvenilir ve işinin ehli bir psikoloğa gitmelisiniz.”

“Çünkü günümüzde eskilerin hayal dahi edemedikleri yaşam şartlarına gençlerimiz o kadar çok çabuk ulaştılar ki, hem de hiç emek vermeden, çaba sarf etmeden, ebeveynlerinin fedakarlıklarıyla maneviyatsız maddiyata kondular. İşte bu da onların belki fiziki olarak olgunlaşmış görünmelerinin altında, ruhen olgunlaşmayan ortamlarda ezilmiş hallerini ortaya sermiş oldu. Aslında hiç büyümemişlerdi ve sorumluluk almaya da hazır değillerdi. Dolayısıyla ebeveynler iyilik yapalım derken farkında olmadan çocuklarına erkenden ve fazla yük yüklemiş oldular.”

Eskilere psikolog dendiğinde; “Ben deli miyim? Ne psikoloğu!” diye yerlerinden fırlarlardı. Çünkü onlar, kendilerini huzursuz hissettiklerinde; gece gündüz demeden, saate bakmadan, randevu almadan, çat kapı gittikleri dostlarıyla sıkıntılarını çözebileceklerine inanmışlardı. Birçok konuda imkansızlıkların verdiği zorluklara rağmen, mutlu olabilmeyi başarmış bir nesildi. Dolayısıyla geçmişle bugün en azından, bu konuda kıyas edilmemeli.

Ebeveynler olarak çocuklara, gençlere bağırıp çağırarak hatta ceza vererek değil, bu işin eğitimini almış olanlardan yardım alarak, çözüm odaklı yaklaşmanız gerekiyor.

Evlatlarınızı başkalarına şikayet ederek, başkalarının çocuklarıyla kıyas ederek değil, şahıslarına münhasır ilgi ve alaka göstererek, onların sorunlarını önemseyerek çözmeye çalışmalısınız.