2011-2012 Eğitim-Öğretim yılı sancılı başladı, stresli bitti. Eğitim camiası bunu hak etmemeliydi.

Mehmet Hafid Bey’in güftesini yazdığı, Şevki Bey’in hicaz şarkısı sanki bu günü tasvir ediyor.

Dil yâresini andıracak yâre bulunmaz                                                                                    Dünyâda gönül yâresine çâre bulunmaz.                                                                                        Her derdin olur çâresi meşhur meseldir,                                                                                                            Dünyâda gönül yâresine çâre bulunmaz.

İnsanların en etkili gönülleri fethetme yöntemi dilidir. Tatlı dil, güler yüz. İnsanlardan bunu da esirgerseniz geriye ne kalır?

Eğitim camiası kırgın. Eğitim camiası yaralı. Eğitimciler sancılı. Gönülleri rahatlatacak bir sese ihtiyaç var.

Söylemler hiçte sempatik değil. ‘’Öğretmenler haftada on beş saat derse girerek (on beş saat çalışarak) maaş alıyorlar!’’

‘’Öğretmenler senede üç ay tatil yapıyorlar.’’

Bu söylemlerin gerisinde Sayın Bakanımızın üslup ve tavırları yatıyor.

Ocak ve Şubat aylarında takriben bir ay arayla iki milletvekilimizle yarım saat kadar bir oturum-söyleşimiz oldu. Aynı söylemleri dillendirdiler. ‘’Öğretmenler haftada on beş saat derse giriyor, üç ay tatil yapıyor.’’

Bunun yanlış olduğunu anlatmaya çalıştık. Beyhude. Onlar bizim konumumuzu bizden daha iyi biliyor!

Gerçek şudur ki, evine iş götüren tek meslek sahibi öğretmenlerdir.

Öğretmen evinde ders hazırlıklarını yapar. Sınav sorularını evinde hazırlar. Okulda yaptığı sınav kâğıtlarını evinde okur. Sonuçlarını eokula evinde girer. Rehberlik yaptığı sınıfın 35-40 öğrencisine danışmanlık yapar. Danışmanlık yaptığı sınıfın anket-bilgi dosyalarının değerlendirmesini evinde yapar. Proje ve performans ödevlerini evinde değerlendirir.

Danışman olduğu sınıflardaki öğrencilerin velileriyle görüşür. Öğrencilerin özel dert ve problemlerini paylaşır.

Bütün bunları yapan bir eğitimci olarak aynı zamanda bir öğrenci velisiyim. Çocuğum ilköğretim birinci sınıfta idi. Bir teneffüs arasında sınıfına uğradım. Teneffüs saatinde öğrenci-öğretmen dinlenecek. Baktım bayan öğretmen arkadaşım çantasından şurup şişesini çıkarıp bir öğrencisine içiriyor. Ateşi var, ateşini düşürecek. Bir başka öğrencisinin sırtını açıp ter bezi koyuyor. Dışarı çıkıp dolan gözlerimi sildim, zira duygulandım.

Öğretmen; Annedir, Babadır, rehberdir, mürebbidir. Öğrencinin olmazsa olmazıdır.

Emekli olan bir öğretmen arkadaşım küçük bir imalathane kurdu. İş üretiyor. Ziyaretine gittim. Halini hatırını sordum. Dedi ki; ‘’arkadaşım öğretmen iken okulda derse giriyor, öğrencilerin dertleriyle ilgileniyor, evime okulun işini taşıyor yoruluyordum. Yatağıma yatacağım zaman et gibi oluyordum. Şimdi akşama kadar çekiç sallıyorum, eşya taşıyorum. Akşam evime gidip koltuğuma oturup çayımı yudumladığım zaman kısa sürede dinleniyorum.’’

Ey ehli insaf devlet büyüklerimiz; işte öğretmen budur. Bir sendikacı olarak bu gerçekleri dillendirmek benim boynumun borcudur.

‘’Artık kuruş sizin olsun, itibarımıza dokunmayın.’’ diyoruz.

                İngiltere de Eğitim Bakanına Gazeteciler Soruyor: 
- Sayın Bakan Öğretmenler Haftada 15 Saat Çalışıyor. Fakat Doktorlarla Aynı maaşı alıyor. Burada Bir Adaletsizlik yok mu? 
İngiltere Eğitim Bakanı Cevaplıyor:
- Bilimsel Çalışmalar göstermiştir ki Öğretmenin sınıfta işlediği bir saatlik ders, diğer çalışanların üç saatlik çalışmasına bedel. Ayrıca Öğretmenlerimiz yedi gün 24 Saat mesai yapması gereken insanlardır. Çünkü Entellektüel olmak ve çocuklarımıza eğitim vermek için sürekli olarak okumalı, araştırmalı, gezmeli, incelemeli ve düşünmelidir. İngiltere Eğitim Bakanlığı olarak her bir Öğretmenimizden bir düşünür olmalarını ve çocuklarımızı bu şekilde yetiştirmelerini bekliyoruz.

                Fedakârlıkları parayla ölçülemeyecek kadar yüreği büyük olan öğretmenler daha fazla rencide edilmemelidir.

Eğitim camiası gelecek 24 Kasım Öğretmenler gününü kutlamamalıdır. Her öğretmenler gününde sunulan sahte piyazlara, riyâkar söylemlere itibar edilmemelidir. Öğretmenlik mesleğinin itibarını hedef alan yaklaşımlar terk edilmediği sürece 24 Kasım Öğretmenler Günü etkinlikleri yapılmamalıdır.