Her fırtına ve her deprem, boğazları ve İstanbul'u vurarak; ülkemiz ekonomisine büyük kayıplar yaşatıyor. Ne yazık ki, ulusal yatırımlarımızın ve nüfusumuzun en büyük kısmı ise; İstanbul'da ve tehlikelere açık olan Marmara bölgesinde yoğunlaştırılmış bulunmakta!

Keşke aklımız başımıza gelse de; on yıl içinde büyük ve yıkıcı bir deprem olması beklenen o bölgemizin halkını da; çok büyük bütçelerle devletimiz ve müteşebbislerimizce yaratılmış olan önemli yatırımları da, deprem beklenmeyen orta bölgelerimize taşıyabilsek!

Böyle bir öneri ve plan daha önceleri birkaç kez ortaya atılıp dillendirildi. Sonra da unutulup gitti.

Neredeyse dünyadaki birçok devletlerin ve politikacıların;  bizim devletimizi ortadan kaldırıp boğazlara hakim olmak  gibi hayalleri ve projeleri vardı. Devletin başındaki padişah sülalesi de; onlara boyun eğmeyi ve ülkeyi teslim etmeyi, kendileri için bir kurtuluş yolu olarak görüyorlardı.

Yüce Atatürk o tuzaktan ülkemizi kurtarmayı; Anadolu ortalarından başlattığı bir hamle ile planladı ve başardı. Bugünkü bağımsızlığımızı ve göreceli refahımızla emniyetimizi; en çok veya daha çok devlet merkezimizin Anadolu'nun ortasında olmasına borçluyuz.

Bu isabetli adımlara ve önlemlere karşın; ülkemizin en büyük ve yeniden gerçekleştirilmesi zor olan devasa yatırımlarımız ise; boğazlar çevresindedir. Hatta yeniden planlanan daha büyük yatırımlar da inatla ve ısrarla oraya yönlendirilmiş durumdadır.

Büyük yatırımların kötü olasılıklara ve saldırılara karşı korunabilmesinin bir yolu da; onları Orta ve iç bölgelerimize kurarak saklamaktır.  Marmara bölgesinde beklenen ve olabilecek depremlere karşı alınabilecek en kolay önlem; oradaki önemli yatırımları ve yetkili kurulları; henüz zaman varken daha korunaklı ve deprem beklentisi bulunmayan yerlere, planlı bir şekilde taşımaktır.