Genel Müdür İstanbul’da oturanlara sesleniyor:

“iSTANBUL’dan ayrılın! Başka kentlere tatile gidin!” diyor. “Başka şehirlerde evi olanlar oralara gitsin! Doğduğu yerden İstanbul’a gelenler de sılaya dönsünler!” düşüncesini de içerir bu tavsiyeler…

Bakan çok kızmış! Televizyonlarda genel müdüre çıkışıyor. Çünkü İstanbul’u yaşanmaz hale getirenlerden biri de kendisidir. Onun ve ustalarının, ülkenin tüm kaynaklarını İstanbul’a akıtma ve Başkentin bankalarıyla diğer olanaklarını oraya götürme politikaları; o güzel kenti yaşanılamaz kılmıştır. Bu yanlış gidişin ortaya çıkmasından çekiniyorlar.

Resmikabuller, oradaki padişah saraylarında yapılıyor. Devlet işleri o saraylardan yönetiliyor. Tutumlarının yanlış olduğunu saklamaları olanaksız.

                                               ***

Tüm yatırımlar Boğazın iki yakasına yapıldıkça; köyler ve kasabalarla tüm kentlerin halkları, iş bulma olanağı en çok olan İstanbul’a göçüyorlar. Katlanarak artan bu göç; yeni mesken ve işyeri ihtiyaçları doğuruyor. Eskiden dağ ve tarla olan her yer, hatta uzak ve ıssız alanlar bile, gökdelenlerle doluyor. Ne korkunç rantlar dönüyor! Kim bilir, kimler katrilyoner oluyor.

                                               ***

20 haziran 2012 Çarşamba günlü Hürriyet Gazetesinin Ege baskısında,  yazar Deniz Sipahi’nin “HER ŞEYİ İSTANBUL İÇİN İSTEMEK” başlıklı güzel ve çarpıcı bir yazısı vardı. “Bu kadar nüfus varken ve Boğaz çevresiyle yakınlarına göç devam ederken İstanbul’un trafik sorununun kalıcı olarak çözümlenebileceğine inanmıyorum.” diye yazmış. Devam ediyor:

“Ama biz her şeyi İstanbul için düşünüyoruz, hala İstanbul’u büyütmek için yatırım çağrıları yapıyoruz, hala Ankara’daki finans kurumlarını İstanbul’a taşımaya kalkıyoruz.

Yetmiyor İzmir’dekilere de göz dikiyoruz. Onlar da gelsin istiyoruz.

Hepsi gelsin…

İstanbul dışında hiçbir şey kalmasın

İyi de nereye kadar…

Asıl bunu düşünmeliyiz

Almanya deyince , sadece aklımıza Berlin gelmiyorsa, Fransa deyince sadece Paris’i konuşmuyorsak…

Türkiye için de İstanbul dışında yeni merkezler yaratmalıyız.

Ve bunu gecikmeden yapmalıyız.

                                            ***

Hürriyet Yazarı arkadaş, çok güzel anlatmış.

            Benim de, çok büyük başka endişelerim var:

*İstanbul’da ve Marmara’da deprem beklentisi var mı? Var! Deprembilimciler Marmara’nın ve İstanbul’un her an sarsılabileceğini söylüyorlar.

*1999 depreminde kaç vatandaşımızın öldüğü kesin olarak bilinememişti… Üstelik onun adı, Adapazarı depremiydi.

-TÜRKİYENİN TÜM KAYNAKLARININ DEPREM BÖLGESİNE YIĞILMASI DOĞRU MU?

-Uluslar arası anlaşmalar, boğazlardan geçen gemiler ve denizaltıları kontrol etmemize tam olanak ve veriyor mu bize? Hayır!

-Bu statü devam ederken İstanbul’un tehlikelerden arındırılması mümkün mü? Hayır!

-O halde niçin, tüm kaynaklarımızı tehlikeli tek bir noktaya yığıyoruz?

 

[email protected]     www.nazifkurucu.com.tr