Musul tümüyle oradaki silahlı terör örgütünün eline geçmeden önce; Musul Konsolosumuz: "Tehlike ve tehdit altında kalan Konsolosluğu boşaltmak için..."

*Hükümetimizden ve Dışişleri Bakanlığından yetki istemişti.

*Görünen tehdit ve tehlikeye rağmen; buradan hayret edilecek bir mantıkla: "Boşaltmayın!" emri gönderildi. Boşaltılmış olsaydı, insanlarımız esir edilemeyecekti!

"Boşaltmayın!" emri verilerek yanlış yapıldığı yetmedi:

*Silahlı gurup konsolosluğun önüne gelip, teslim almak istediğinde; Konsolosluğumuzu koruyan kendi askeri birliğimize:

*"Teröristlere direnmeyin! Çatışma olmasın!" emri, buradan gönderildi. Çatışma olmadı fakat: o birliğimiz de aynı, örgütçe rehin alınmış oldu. Bu iki büyük yanlışın nedeni hiç açıklanmadı! Sorumluları hakkında bir işlem de yapılmadı. 49 vatandaşımız rehine olarak kaldı; halen de kurtarılıp yurda getirilmeleri için, hiçbir şey yapılmıyor.

-Son genel seçimden önce; "İktidarın, Iraktaki rehinelerimizi kurtaracak bir formül bulduğu ve seçime yakın; oradaki rehinelerimizi kurtararak oylarını artıracağına..." dair bir söylenti çıktı. Meğer o hülya da bir hayalmiş; gerçekleşmedi. Bir adım bile atılmadı.

Öyle bir başarı elde edilmeden... Hatta hiçbir başarıya gerek kalmadan ve de...

*Rehinelerimizin esareti devem ederken; onları kurtarmaya çaba bile harcanmadan; insanlarımızın esaretinin devam ettiği biline-biline; sayın halkımız tarafından iktidarın oyları yüzde elli'ye vardırıldı... Anlayabilmek mümkün değil!

Oradaki rehinelerimizin esareti ise: halen sürüyor. O zamanki Dışişleri Bakanı olan sayın hemşerim; şimdi Başbakan oldu. (Hemşerim diyorum çünkü: Ben de bir zamanlar Konya Milletvekili idim; Akşehir'den aday olduğumda; Hadim ve Taşkent delegelerinden tam destek almıştım)

Hemşerimin Başbakanlığını kutlarım. Rehinelerimizi de, bir an önce kurtarmasını, her an umutla bekliyorum.