Ramazan ne değildir?

Oruçlu olmadığı halde salonlarda, evlerde veyahut depremzede çadırlarında göstermelik kameralar önünde ezanı beklerken bir anda aslına rücu edip atıştırmak değildir.

Çarşıda pazarda, çalıştığın kurumda, trafikte yolda “oruç başıma vurdu” bahanesiyle dışarıda insanları üzmek, eve geldiğinde ise “sigara başıma vurdu” diyerek kırıp dökmek değildir.

Yalanla hileyle haksızlıkla hırsızlıkla kazandığın parayla hazırlattığın gıda poşetlerini, ihtiyaç sahibi ailelere dağıtırken “haberim yokmuş gibi çek” diyerek poz verip sosyal medyada paylaşmak değildir.

Peynirin bile üç çeşit olduğu, içecek türlerinin sıra sıra dizilip çeşit çeşit hazırlanmış iftar sofrasına kurulup “Peygamberimizin sünneti” diyerek, hurmayla oruç açmak değildir.

İmsak vaktinden akşam ezanına kadar aç ve susuz durmanın intikamını alır gibi tıka basa, gerneşe gerneşe yemek yedikten sonra rahatlamak için maden suyu içerek geğirmek değildir.

Göstermelik ilahi dinlemek, Kur’an-ı Kerim okunan saatlerde televizyonu açık tutmak, takke giyip sakal bırakmak, arkadaş gurubuyla umreye gidip her anın fotoğrafını sosyal medyada paylaşmak değildir.

Farz olan vakit namazlarını kılmadığı halde, teravih namazı için safları yara yara en öne oturup sağına soluna bakındıktan sonra ayağa kalkarak “ben buradayım” pozu vermek değildir.

Ramazan öncesi ve sonrası dekolte kıyafetlerle gezerken, usulden kapanıp kucağında Kur’an-ı Kerim’le camiye gitmek değildir.

Diğer zamanlarda sarhoş gezip bugün elinde doksan dokuz tespihle yüksek sesle salavat getirmek de değildir.

Peki o halde Ramazan nedir?

Düne kadar yaptığın yanlışlardan ve işlediğin haramlardan halis niyetle kalben ve bedenen tüm uzuvlarınla tövbe etmen demektir.

11 ay “Aç mısın? Hasta mısın? İşin var mı? Bir ihtiyacın var mı?” diye sormadıklarını, “Oruç musun? Namaz kılıyorsun musun?” gibi ahkam kesen sorularla sığaya çekmek yerine, 12 ay boyunca mazlumları arayıp bulmak ve gücün nispetinde, gösterişe kaçmadan yardımcı olman demektir.

Facebook ve Instagram’da türlü çeşitli iftar sofranı paylaşmak yerine, fakir fukarayla ihtiyaç sahipleriyle ekmeğini paylaşman demektir.

Evinin ihtiyacını alamadığından başı eğilen, eşinin ve çocuklarının gözüne bakamayan babanın yüzünü güldürmek için kapısının önüne ya da camiden çıkarken fark ettirmeden cebine zarf bırakıp kaybolman demektir.

İslam’ın temeli beş vakit namazı, her şart ve koşulda kılman demektir.

Oruç tutmanın sadece yiyip içmekten menedilmek olmadığını, tüm azalarınla beraber haramlardan uzaklaşman gerektiğini bilmen demektir.

İslam’ın tarif ettiği ölçüde zenginsen, öncelikle çevreni gözeterek zekatını vermen demektir.

Ezana yakın saatlerde iftar için hazırladığın yemeklerle, kapısı çalınmayan ailelerin, kişilerin evlerine çat kapı oruç açmaya gitmen demektir.

Fiziki olarak orucunuzu bozmasa da maneviyatını bozan asıl şeylerin gıybet, hırsızlık, yalan, ahlaksız ve adaletsiz olduğunu bilmen demektir.

Sadece yakınlarına değil, insanlara ve hayvanlara, hatta her türlü canlı varlıklara karşı mülayim davranıp, İslam’ı fiilen yaşaman demektir.

Ramazan ayı; iyiliklerin arttığı, sadaka ve zekatların dağıtıldığı bir ay demektir. “Bi siz mi Müslümansınız, biz de Müslümanız, bizim kalbim temiz” demekle sorumluluktan kurtulamazsınız. Hesap vakti geldiğinde söylemlerinizden, yaptıklarınızdan ve dahi tercihlerinizden hesaba çekileceksiniz. Hesap günü çok çetin olacak; o gün gelmeden, bugünden hazırlık yapın!