Bir koca yılı yine geride bıraktık. 2012 Yılı acısıyla-tatlısıyla mazide kaldı. Bir diğer deyişle ömrümüzden bir yıl daha eksildi.

                Bireysel olarak, toplum olarak, ülke olarak ne kazandık, ne kaybettik? Geçen yılın muhasebesini iyi yapmamız lazım.

                İleriye dönük emin adımlar atabilmemiz için, geçmişi sorgulayıp hata ve kusurlarımızın farkına varıp, telafi etmeliyiz. İyi ve güzel davranışlarımıza, başarılı faaliyetlerimize yenilerini eklememiz gerekir.

                Geçmişe göz atarken farklı pencerelerden, değişik açılardan bakılabilir. Nasıl bakarsak bakalım, olaylara ön yargılı bakmak her zaman için yanlıştır.

                2012 Yılında en hareketli kurumlardan biride Milli Eğitimdi. Eğitim alanında yapılanlar, bakanın uygulamaları çok tartışıldı, eleştirildi. Yılın her mevsiminde gündemden hiç düşmedi.

                2012’nin en çok konuşulan eğitim konusu ise; 4+4+4 oldu. 18 Ağustos 1997 de zorunlu hale getirilen, takriben on beş senedir uygulanan ve pek çok sakıncaları görülen kesintisiz eğitim sonlandırılıp yeni sisteme geçilmiştir. Başlangıçta bazı aksaklıklar ve uygulama hataları görülmesine rağmen hayırlı bir adım atılmıştır.

                Üniversiteye giriş sınavında meslek lisesi mezunlarını mağdur eden katsayı adaletsizliğine son verilmiş, ilk defa tüm öğrenciler 2012’de katsayı adaletsizliğiyle muhatap olmadan sınava girmiştir.

                ‘’Fatih’’ projesi de 2012 yılının en büyük eğitim yatırımı oldu. Tablet bilgisayarlar ve akıllı tahtalarla eğitimde yeni bir sayfa açıldı. Öğrenci ve öğretmenlere tablet bilgisayarlar dağıtıldı, sınıflara akıllı tahtalar asıldı.

                11 Nisan 2012’de ‘’İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’’ la, pedagojik olmayan sekiz yıllık zorunlu eğitime son verilerek, 4+4+4 olarak bilinen kesintili ve kademeli eğitime geçilmiştir. Bu yasa kapsamında ideolojinin değil, velilerin ve öğrencilerin tercihlerine ve değerlerine saygı göstererek bütün okullarda Kur’an-ı Kerim, Hz. Peygamberin Hayatı, Temel Dini Bilgiler gibi seçmeli derslere izin verilmiştir. Böylece merkezin değil, çevrenin de tercihleri dikkate alınmıştır.

                Aynı yasa çerçevesinde imam-hatip liselerinin orta kısımları açılmıştır. Ayrıca Kur’an-ı Kerim öğrenmek için 15 yaşında olma sınırlaması tamamen kaldırılarak, isteyene istediği yaşta ve yerde eğitim görme hakkı tanınmıştır.

                27 Kasım 2012 tarihinde “MEB’’e Bağlı Okul Öğrencilerinin Kılık Kıyafete Dair Yönetmelik”le önemli bir değişikliğe gidilerek, öğrencilere forma giyme zorunluluğu kaldırılmış, Kur’an-ı Kerim gibi derslerde başörtüsü takma serbestliği getirilerek, 2013-2014 eğitim-öğretim döneminde geçerli olacak şekilde yeniden düzenlemeye gidilmiştir.

                Bu gelişmelere rağmen eğitim politikamızda ve eğitim çalışanlarıyla ilgili çözüm bekleyen birçok sorun hala varlığını korumaktadır. Bunların başında, bölgeler ve okullar arasında yaşanan eğitimde kalite farkı, eğitim olanak ve fırsatlarındaki dengesizlikler gelmektedir.

                Fiziki imkânlar açısından, teknolojik araç ve gereçlerin temini bakımından önemli ilerlemeler yaşanmasına rağmen, bölgeler arasında, iller arasında hatta aynı ildeki okullar arasında ciddi seviye farkı devam etmektedir.

                Bakanlığın; ‘’Okulların bütün ihtiyaçları için para gönderiyoruz, velilerden para toplamak yasak.’’ uyarısı. Okul idarecilerinin ‘’ödenek gelmiyor’’ feryadı, yeni yılda da devam edeceğe benziyor.

                Özellikle de öğretmenlerin çalışma süreleri, mesaileri, aldıkları ücretlerle ilgili yanlış yönlendirmeler ve değerlendirmeler, öğretmenler arasında bir sınıf bilincinin oluşmasına zemin hazırlar niteliktedir. Bu bakış açısı düzeltilmelidir.

                Çalışma hayatındaki kılık-kıyafet yasağı, kadınlara uygulanan en büyük ayrımcılıktır. Özgürlüklerden dem vurup, seçme ve seçilme hakkı tanınan kadınlarımıza kendi kıyafetlerini seçme hakkının verilmemesi ciddi bir zulümdür. Bu utanç abidesi ‘’kamuda kadına uygulanan başörtüsü yasağına’’ son verilmelidir.

                2013 yılı eğitim politikamızın hedefinde bölgeler, iller ve okullar arasında eğitimde yaşanan seviye farkının azaltılması olmalıdır. Okulların ödenek sorunu mutlaka halledilmelidir. Yapılan eğitim reformunu temsil edecek müfredat hazırlanıp, ders kitapları da ona göre basılmalıdır.

                Araç-gerece, teknolojik imkânlara önem verirken, insan faktörü de unutulmamalıdır. 2012 de ihmal edilen öğretmenlerin ekonomik kayıpları da yeni yılda mutlaka telafi edilmelidir. Öğrencilere tanınan kılık-kıyafet serbestiyeti, eğitim çalışanlarına da çok görülmemelidir.